E-Dergi

Abdülhak Şinasi Bey’e şaşırmamak elde değil. Bir yazarın her eserinin şâheser/başyapıt/magnum opus olabilmesi çok nadir görülen bir durumdur. Hiçbir satırı boşa çıkmayan, hiçbir kelimesi öylesine yazılmamış, o kadar kıymetli bir metin. Edebî kıymetinin ötesinde bir devrin fikrî panoramasını anlamak bakımından da çok büyük kıymete haiz.

Çok değerli bir seçki, çok değerli bir baskı, çok değerli birçok yazar ve çok değerli bir mütercim. Kıymeti bilinmeli. Öykü okumayı seven, modern edebiyata alaka duyan, aslında kısaca, kaliteli edebî eserleri okuma hazzını arayan herkesi tatmin edecektir. Kafka, Mann, Bachmann, Hesse, Zweig, Grass... Nasıl olur da memnun kalınmaz?

Alman Edebiyatını niye bunca sevdiğimi zaman zaman Boncuk Oyunu’na dönüp bakınca anlıyorum. Hesse olağanüstü bir atmosfer yaratmış metnine, karakterleri alabildiğine derinlikli bir şekle bürümüş ve karakterleri kurduğu o atmosferin içinde öylesine önemli bir zahirî ve bâtınî bir yolculuğa çıkarmış ki, eşlik etmemek, edememek ne büyük bir kayıp.

Zerre şüphe hissetmeden ve mübalağa yaptığımı düşünmeden söylemek istiyorum, Türkçe’nin en lezzetli ve en üst düzey metinlerinden biri Boğaziçi Mehtapları. Proust’un kaleminden çıkmış eski bir tercüme metin olduğu söylense, insan tereddütsüz inanır. Ne muazzam bir his, ne muazzam bir inşa ve ne muazzam bir üslûp!..

Çok güzel kitap. Baskısı, fotoğrafları, gravürleri ve üslûbuyla. Boğaziçi’nin tatlı hülyâsında yüzüyorsunuz ve bu tatlı hülyâda yüzerken o kadar şey öğreniyorsunuz ki...