E-Dergi

Polisiye sevmeyen bir okur olarak, bir çırpıda okudum ve bitirdiğim gün, hiç ara vermeden Son Hafriyat'a devam ettim. Çok sade, çok açık, çok akıcı ve fazlasıyla yaşama dair...

Dizinin iyi bir takipçisi olduğumdan, kitabın nasıl biteceğini bilmeme rağmen, arka kapağı kapattığımda içime bir şey oturdu; resmen sarsıldım. Bu da Emrah Serbes'in başarısı olsa gerek! Hikayenin nasıl sonuçlanacağını bilen bir okuyucuya, duyguları bu kadar yoğun hissettirmek, eline her kalem alanın yapabileceği bir iş değil. Bu başarı, bir filmi bir insana tekrar tekrar izlettirebilmeye benziyor. Mutlaka okunmalı...

Çok yalın bir anlatım ve insanın içine oturan bir öykü... En son lise yıllarında okuduğum ve tekrar okumak istediğimde bulamadığım için tekrar satın aldığım bu kitabı, en az 15 yıl önceki kadar zevkle okudum. Ana fikrini de şu cümle özetler sanırım: "Değil mi ki insan ölecekti, bunun ne zaman ve nasıl olduğunun ne önemi vardı? Yirmi yıl önce de ölecek olan kendisidir yirmi yıl sonra da."

Alper Çeker'in üslubu ve anlatımı, Alper Canıgüz, Murat Menteş, Cem Akaş, Emrah Serbes gibi yazarlarla oldukça benzerlik gösteriyor. Bu yazarların kitaplarını sevenler, Reziller'den de keyif alacaktır diye düşünüyorum. Çok akıcı, ağdalı anlatımdan uzak, keyif veren ve elden kolay kolay düşürülemeyecek bir kitap.

Bu arada bir gün filmi çekilirse, öykünün beyaz perdeye de çok yakışacağını düşünüyorum.

20. yıl özel baskısının yayımlandığı bu kitabı, 20 yıldır nasıl gözden kaçırdığıma inanamıyorum!

Zaten haberdar olduğum ve elime geçen her kitabını büyük bir iştahla okuduğum Cem Akaş'ın bu romanı, kendini bir çırpıda okutuyor. Muhteşem bir kurgu, akıcı dil, zekice yazılmış diyaloglar, tutarlı olay örgüsü, esprili anlatım ve tadı damakta kalan şahane bir roman. Karakterlerle özdeşleşmemek mümkün değil; zira, kendinizi romanın içinde yaşarmışcasına kaptıracağınıza garanti veririm. Hakan'la, Yağmur'la, Aziz Bey'le ve diğer karakterlerle sevinecek, gülecek, sarhoş olacak ve ağlayacaksınız. Kah içinizi bir huzursuzluk kaplayacak, kah kıpır kıpır olacaksınız.

Bu arada, özel baskısı da çok şık. Sınırlı sayıda basılmış olması ise, bana kendimi özel hissettirmekten ziyade üzdü. Çünkü, herkesin bu kitabı okumasını isterdim.

J. D. Salinger'ın en iddiasız kitabı. Yarattığı baş kahramanın (Holden) seviyesine inip, hayata onun gözlerinden bakmak istemiş ama son derece sığ bir bakış açısından öteye gidememiş. Yine Holden'ın ağzından yaptığı burjuvazi eleştirisi ise, oldukça yüzeysel. "Dışarıdan bakınca imrenilen şeyler, aslında o kadar da matah değildir." ve "Siz, okuduğunuz kolejden ibaret değilsiniz." alt metinli başlangıç da oldukça klişe. Nefes aldığı her dakika, dibe vurmaya biraz daha yaklaşan bir ergenin öznesi olduğu; çok daha iyi örnekleri yazılmışken (Otomatik Portakal), hangi amaca hizmet ettiğine anlam veremediğim bu kitap, beni hayal kırıklığına uğrattı. Zira uzun zamandır, okunacaklar listemde bulunuyordu.