Toplam yorum: 3.083.119
Bu ayki yorum: 2.800

E-Dergi

Prodiqy Tarafından Yapılan Yorumlar

31.01.2006

Kitap insanları dört temel karaktere ayırıyor. Popüler Optimistler, Melankolikler, Güçlü klorikler, Barışçıl soğuk kanlılar, dört temel karakterin hangisinden olduğunuzu anlamanız için bir test içeriyor. Özellikle melankolik karakterdeki insanlar için çarpıcı bilgiler var. Karakterinize uygun insanlara ve hayatınıza bakış açınızı genişletecek bir kitap. Kendinizi yeniden keşfetmek için mutlaka okuyun. Burada kitabın arka kapağındaki bir bölümü aktarmak istiyorum. "Tanrı hepimizi Popüler optimist yaratmadı, çünkü çok fazla eglenirdik ama asla düzenimiz olmazdı. Tanrı hepimizi Güçlü klorik olarak da yaratmadı. Çünkü o zaman peşimizden gelecek kimse olmazdı. Tanrı hepimizi Melankolik de yaratmadı, çünkü işler yolunda gitmediğinde hepimiz oturup kederlenirdik. Ve tanrı Barışçıl soğukkanlıları, diğer üç gurup kişiliğin duygularına tampon olmaları ve dengeyi sağlamaları için özel insanlar olarak yarattı
22.01.2006

Dusunce Gucuyle Tedavi 1 ve 2 benim hayatimi degistiren kitaplardi, bunlari 1991'de universiteye basladigimda okumustum. Simdi yazarin henuz Turkce'ye cevrilmeyen eserlerini okuyorum, bende cd'si de var, ayrica Turkce'ye de cevrilen Bilgelik kartlarini da tavsiye ederim. Ingilizce bilenlere Louise Hay'in web sitesine girmelerini ve onu daha yakindan tanimalarini oneriyorum. Kadinin hayati tam bir ilham kaynagi, sozlerinin isbati da kendi deneyimleri en basta. Kendisi dusunce gucuyle kanser de dahil hayatinda bir cok engeli asmis bir insan. 60 yasinda yogaya baslamis, simdi 76'nin uzerinde ve cocukluk hayali olan dans derslerini aliyor. Hayati gercek anlamiyla yasayanlarin ve her gunu firsatlarla dolu bir seruven olarak gorenlerin asla yaslanmayacagini sadece buyuyecegini soyluyor, ben de butun bunlari uygulamaya calisiyor ve inaniyorum. Dsha cok kisinin onu tanimasini ve hemen iyilesmeye baslamalarini diliyorum. Sevgiler
22.01.2006

Sembollerden akarak geçiş yaptım, kelimeler ve getirdiği nice rüzgarlar arasında...Okudukça ben, kayadan pike yaptı deniz kuşu. Deniz kuşuydu ama önce kendini rüzgara bıraktı. Rüzgar denize esiyordu, küçük ağaç yaprakları, tortullu tozlar, usanmaz sesler, gökyüzünden denize; yağmurla, düşen yaprakla, rüzgarla, kuşla, deniz kuşuyla, güneşle ve hatta ayla, istekler, niyetler yağdırıyordu. İndikçe düş dimağ vadilerinden içerilere, deniz hepsini kucaklıyordu. Güneşi aklında söndürüp, kameri hüznünde mehtap ediyor, gökyüzüne devasa bir gözyaşı damlası bırakıyordu. Başımızın tepesinde deniz, göz altlarımızda yeryüzü, gökyüzüne düşen ayyaşı damlası rüzgara yattı. Okudukça, deniz kuşu, kayadan pike yaptı. Deniz kuşuydu ama önce kendini rüzgara bıraktı. Söz söyleyemeyen bir şarkıydı bu, akla getirilemeyen. Sadece durdum, durdum, durdum... aktım... derin sevgilerle.. s
22.01.2006

Biz tarihimizi özellikle de yakın tarihimizi bilmiyoruz.Bu ülkenin ne şartlarda bu aşamaya geldiğini,atalarımızın hayal bile edemeyeceğimiz koşullarda bağımsızlık mücadelesi verdiğini ve en önemlisi M.Kemal Paşa'ye neler borçlu olduğumuzu bilmiyoruz.Turgut Özakman bunları bize öğretmeye çalışan,bugün ve gelecekten nasıl dersler çıkaracağımızı bizi ağlatarak anlatan bir şaheser çıkarmış ortaya.Bizler gerçekten çılgın Türkler'iz ama Turgut Özakman'ın dediği gibi iyi çılgınlardan olalım.
21.01.2006

Da Vinci Sifresinden sonra hicbir Brown kitabi okumamaya yemin billah etmistim, bu yorum da ustune tuz biber ekti. ...

Bir habere gore, Da Vinci Sifresi kitabindan sonra Paris'e giden turist sayisinda artis olmus ve bazi turizm sirketleri "D.V.S Paris Turlari" duzenliyormus, kitabin gectigi yerlere gidiyorsun filan. :) "Aah bak hayatim, adamin öldügü yer burasi" filan diyerek sapsap sapsal gezinen ABD'li turistleri hayal ediyorum da...

Fakat yonetmen Syndney Pollack'in soyledigi soz de dogrudur: "Averaj insani yuceltiyoruz, ama sonra begendigini begemiyoruz" (we celebrate the common man, but we don't like his tastes). Adama alim gucum, oy hakki, vs..vs.. verince o da bunu seciyor, ne yapsin. ABD'de her buyuk cikis yapmis ama bir sekilde patlamis filmlerin isim hakkini alip "ikincisini ceken" yonetmenler varmis, ve bunun buyuk bir piyasa oldugu soyleniyor. Bu ikinciler daha ucuz cekiliyor, isim benzerliginden faydalaniyorlar.

Pollack'in sozlerini (kendisinin de yaptigi gibi) soyle de okumak lazim: Bir piyasa ekonomisinde her turlu ekonomik istek (garip, cuzi, normal, vs) kendi arzini yaratacak ve tatmin olacaktir. B-seviye filmler olacak, iyi Ludlum kitaplari olacak, ama Brown kitaplari da olacaktir.

Tek umdugumuz, populer icerik ureticilerinin, bazi Holywood filmlerini yaptigi gibi "sogan gibi seviye seviye" ust uste konmus film yapmakta ustalasmalari, ki herkes bu icerik icinden bir sey alir. Mesela 1. Matrix filmi boyle katmanli idi, her seyreden icinden bir seyler almistir zannediyorum, felsefeden ve uzakdogu dusuncelerinden anlayanlar da, bilim kurgucular da, savas sanati sevenler de... Az anlayan bir savas gordu, otekiler bir felsefi bir soru. (Filmin felsefi durusu gerci karmakarisikti, ama sorularin sorulusu guzeldi)