Toplam yorum: 3.081.886
Bu ayki yorum: 1.566

E-Dergi

ftmbyrm Tarafından Yapılan Yorumlar

27.03.2011

“Manzaradan Parçalar” da yazar utangaç, sıkılgan bir tavırla kendi hayatından parçaları anlatarak giriyor kitabına. Bu sıkılganlığı, yalnızlığı hırs derecesindeki beğenilme arzusuyla birleşince “yazar” olmak için gereken kimya ortaya çıkıveriyor. Yazarın utangaçlığı ve çekingenliğine ilaveten ciddi ciddi korkularının dozunu da öğreniyoruz deprem endişesini anlattığı yazısından. Gözümde (aslında hayalimde) büyüttüğüm bazı insanların (buna sahabe-i kiram hazeratı da dahildir) insanca zaaflarını öğrendiğimde yaşadığım rahatlama hissi çok bencilce gelebilir, ama bu rahatlamanın onların gözümdeki değerinden bir şey eksiltmediğini, sadece benim de bütün zaaflarıma, eksikliklerine rağmen önemli işler yapabilme ihtimalini canlı tutmaya yaradığını bilmelisiniz.

Kitapta, bir iki cümlesinin altını çizivermekle geçemeyip başlığın yanına bir yıldız koyarak bu yazının tamamı güzel demeye getirdiğim bölümler şunlar: Berberler, Benim Türk Kütüphanem, Okusak da Okumasak da: Binbir Gece Masalları

“Kitaplar ve Edebiyat” bölümü adından da anlaşıldığı gibi Orhan Pamuk’un doğulu, batılı; yerli, yabancı yazarlar ve onların eserleri üzerine yazdıklarından/söylediklerinden oluşuyor. Eğer benim gibi siz de yazar ve kitap üzerine, hatta okuma ve yazma eylemleri üzerine yazılanları okumaktan hoşlanıyorsanız bu bölüm tam size göre. Hele de benim gibi, kitap seçiminde deneme yanılmaya ayıracak zamanınızın hiç olmadığı düşüncesiyle iyi okuyucuların okuduklarından seçtikleri üzerine söylediklerini kendinize rehber edinmeyi bir kolaycılık olarak seçmişseniz bu kitaptan da eliniz boş dönmeyeceksiniz.
27.03.2011

Latife Tekin’den bir kitap okumayı zaten epeydir istiyordum. Gezdiğim kitapçılarda birkaç kez (üstelik de bu kitabı) elime alıp alıp bırakmıştım, daha acil okunacak kitapları alabilmek için. Demek ki kısmet bugüneymiş. Öncelikle yazarın, gelenekleri, dilleri, inançları, giyim kuşamları, günlük hayatlarındaki detayları içerecek kadar köy yaşantısına vakıf olması, kitapta anlatılan şeyleri gerçek dışı, hayal ürünü ya da zorlama köy edebiyatı olmaktan çıkarmış. Cahilliğin insan hayatını nasıl zifiri karanlığa boğduğunu, böylesi bir karanlığa düşen bireyin tek başına direnemeyip zamanla onlardan birine dönüştüğünü ve içlerinde en zeki olanı nasıl hiç anlamayıp el birliğiyle delirttiklerini bazen gülerek, bazen üzülerek okudum. Anlatılan ortam benim için çok da yabancı değil. Tamamen içine gömülmesem de hep yakınlarımda, yanı başımda olmuştur hayatım boyunca. Ordaki akıllı, zeki, sıra dışı insanlara hep üzülmüşümdür. Bu roman o yüzden hislerime tercüman oldu diyebilirim. Sırf Anadolu’nun konuşma dilini (bazılarımız için hatırlamak bazılarımız için de) duymak için bile okunmalı bu kitap.
27.03.2010

seyr-i sülukun aşamaları ve her aşamadaki sembolizm üzerine nefis bir kitap. baskı güzel, malzeme güzel. daha önce okuduğum pek çok tasavvufi kitapta rastlayamadığım tasavvufi semboller üzerine pek çok bilgiye ulaştım bu kitap sayesinde...
27.03.2010

yaşanmamış bir hayatın öyküsü "tatar çölü". beklentilerimizi varoluşsal nedenlerden ötürü karşılayamayacak birinden (=bastiani kalesi) yani yanlış kişiden yanlış yere bekleyişlerle geçen bir ömür. her ne kadar zaman zaman şeytanla işbirliği yapan nefsim bir kaleye kapanmanın cazip tembelliğine sığınmak istese de ben Buzzati'nin kalesini değil, Nuh'un gemisini arayanlardanım.
27.03.2010

üç ayrı ödül töreninde yaptığı konuşmalarında Pamuk kendi yazarlık tecrübesini/komplekslerini/sıkıntılarını/keyfini evirip çevirerek tek kişilik bir gösteri yapıyor. (zaten bütün ödül töreni konuşmaları da aşağı-yukarı böyledir.)
ülkenin vatandaşlarına sunabildiği en iyi imkanlarda yaşamış, yetişmiş, yararlanmış olan Pamuk'un yine de yaşadıklarından, "kenarda olmak"tan yakınması acaba arasında kaldığı her iki dünyaya (doğu/batı) da ait olamamasından mı diye düşünesi geliyor insanın.