Bir röportajında; romanlarımı çalışarak, bu kitabı ise ruhumla yazdım; diyor Emrah Serbes. Öykülerindeki gerçeklik, samimiyet, ve bir çırpıda okunabilirlik de buradan geliyor sanırım. Bazı teknik aksaklıkların görmezden gelinmesini de buna bağlıyorum. İçerik ve biçim karşılaştırıldığında anlatılmak istenenler, nasıl anlatıldığının önüne geçiyor.
Herkesin çocukluğundan; elbette ağırlıklı olarak erkek ergenlerin dünyasından- izler taşıyan bir sırlar kitabı adeta. Sırlar insanın üzerinde ağırlık yapar hani, candan bir dosta anlattığınızda biraz olsun rahatlarsınız.Yazar bunu sırf kendi adına değil, isminizi vermeden sırrınızı anlatan bir dost gibi, sizin için yapıyor. Var olmak için çabalanılan, anlatılmayan, özlenen; acının en büyüğünün çekildiği sanılan yılları, arayışları, kayboluşları yalın bir dille kaleme alıyor.
Olması gereken tipler yaratmak yerine, olanı yazıyor. Bu şekilde gerçekliğe sıkı sıkıya bağlanıyor. Küfürleri ön plana çıkarıp, yaşattığı duygulanımları geri plana itmek haksızlık olur. Bir şekilde sert olmaya zorlanan çocuklar öpüşlerin, dokunuşların, bakışların sıcaklığıyla tanışıyor. En büyük korkuları yok sayılmak bu sebeple de gürültüleri bitmek bilmiyorÿ; onlar hiçlikten uzak durmak istiyor.
Erken Kaybedenler'i okumak kadınsanız, ergenlik dönemindeki erkeklerin dünyasına aralık duran kapıdan bakmakÿ; erkekseniz, her sayfayı iliklerinizde hissetmek gibi...
Toplamda sekiz öyküden oluşan kitabın ilk öyküsü olan "Anneannemin Son Ölümü", seksen dört yaşındaki anneannesine sıkı sıkıya bağlı bir çocuğun hayatla mücadelesini konu alıyor. Öykü, iç burkan bir isyanın izlerini taşıyan sözcüklerle dolu. Yok sayılmışlığı, kimsesizliği ört bas etme çabasındaki bir ergenin çocukluğuyla bugünü arasında gidip geliyor.
Son olarak, -ilk öyküden- altı çizilmeye kıyılamayıp, sayfa numaraları not düşülerek bir kenara yazılmış birkaç cümle:
Bu hayatta rastgele çevirdiği telefon numaralarında karşısına çıkan seslerden başka kimsesi kalmamış biriyim;
Sevgi budur, gözlerini kapadığında oradadır ve bir milyon sene sonra bir milyon insan arasında da görsen, ha işte o dersin;
Sevilen her kadın güzel bir şarkıdır, bütün sözlerini hatırlayamazsın belki ama melodisi aklında kalır;
Münakaşa edemeyecek kadar kırılmıştı kalbim.