Mevsim bahardı. Yüreğim bahar-ı aşk. Eridi şehirde buzlar. Güneşten özür diledi şakaklar. Şems-i aşk , odasına yerleşti. Pencereden çiçek tozlarını üfledi bahçeye. Kapısını ağabeyim, Çelebi Hüsamettin ve benim açtığım sır dolu odaya girdiler. Kapıyı örttüler. Babam ve Şems iki müebbet mahkum gibi dünyaya kapadılar varlıklarını. Sır yine başlamıştı. Meraklılar çatlaya dursun. Kapandılar aşk-ı muhabbet secdesine. Günler sonra dışarı çıktılar. Avluda bir Şems yürüyordu Mevlana’ya doğru, bir Mevlana yürüyordu güneşine doğru. Avlunun her duvarında Şems’i görüyordu Mevlana. Dilinde zikir elinde tesbih. Tesbihin imamesi Şems. Bense dudağımda Şems kokulu dualar: “Ya Rabbi! Duvağıma Şems’i düşür”