Sonda söylemem gerekeni en başta söyliyeceğim: Bu kitap kötü bir kitap. Köylü olduğunu söyleyen bir yazar, solcu düşmanlığında en coşkulu ifadesini bulan "milliyetçi muhafazakâr" önyargılarını, aşağılık komplekslerini ortaya çıkartan bir kitap yazmaya teşebbüs etmiş. Yazarın ruh halini ele veren, psikiyatrinin çalışma nesnesi olabilecek bir metin... Dili zaten feci. Yer yer lumpen ağzı kullanılmış (örnekse, "Nazım Hikmet, bütün devrimci ayaklarına rağmen...." sayfa 83), konu aldığı kişilerin akrabalık derecelerini zaman zaman karıştıran (örneğin, Münevver, Nazım'ın dayı kızıyken, ilerleyen sayfalarda Nazım, Münevver'in hala oğlu oluyor ).Sonra Ali Fuat Cebesoy'un Nazım'la akrabalık derecesinin ne olduğunu bir türlü öğrenemiyoruz. Dayısı mı, büyük dayısı mı? Tarihler arasında yer yer tutarsızlıklar var (örnekse, 1959'da Şefik Hüsnü ölüyor. Bunun üzerine Zeki Baştımar yurt dışına çıkıyor. Peki, "1958 yılında, Baştımar D.Almanya'da, Ş.Hüsnü'nün ölümünden hemen sonra Bizim Radyo'yu nasıl kurabiliyor?) . Üstelik bunlar kitabın 8. baskısında cereyan ediyor. Bunun gibi bir çok maddi hata var. Bundan başka, derinlemesine bir araştırma yapılmadan bilgiler karşılaştırılmadan el altında bulunan kaynaklardan hemen çala kalem aktarma yapılmış izlenimi ediniliyor. Yazarın kendisi gibi köylü olmayan, kendi inanç kalıbına uymayan (örnekse, Bektaşilik eşittir gavurluk, masonluk formülünde olduğu gibi) herkesi başlıca yabancılaşma odağı olarak sunması, Türk sağcısının mental seviyesini ortaya koyması bakımından kayda değerdir. Bir de "Jakoben aydın" sakızı var... Jakoben olmayan sağcı, solcu aydın olur mu ? Örneğin, islamcıların Jakoben olmadığını iddia edebilir misiniz? Yazar, sağcı kayırmacılığı da yapıyor. Bu ailelere mensup sağ eğilimli kimseleri (örnekse, Atilhan'ın masonluğundan, aynı zamanda da, Nazi taraftarlığından söz etmiyor. Oysa, belki de bütün bu adı geçen fertler içinde en karanlık kişiliğe sahip tip odur. Bunun için Cengiz Özakıncı'nın belgelere dayanan tespitlerine bakmak lazım) solcu "sapkın" aile fertlerinden nispeten farklı görüyor. Hafifletici neden sağa meyilli olmaları itibariyle, daha az sapkın olmaları ... Bu kitabı okuyunca, yazarının kendi kültürüne yabancılaşmış, barbarik eğilimler taşıdığını hemen farkediyorsunuz. Barbarik çünkü gıpta etmiyor, kıskanıyor. Kıskanan adamın içi hınç doludur. Gıpta pozitiftir, kıskançlık ise negatif. Yani, yok edici... Yazar kendi kültürüne yabancılaşmış. Bu coğrafyanın insanı değil sanki. Burada etniliklerin, inançların nasıl harmanlandığının, büyük bir imparatorluğa yön veren sosyal etkenin bu harmanlanmanın ürünü olduğunun farkında bile değil. Tarihine yabancılaşanın kültürüne yabancılaşmaması mümkün mü? Eğer illede -bu aralarda moda olduğu gibi- "gavur" kökenlileri arayacaksak, emin olun onların sayısı sağcılar arasında çok daha fazladır. Ama buna ne gerek var. Bindiğimiz dalı niye kesmeye çalışıyoruz. Namık Kemal bu melekette, islamcılarımız görmeseler de, İslamcılığın kurucusudur. Nazım, Aybar bu memlekette sol kültürün gelmesine katkıda bulunmuş figürlerdir. Sağcı, Solcu demeden kültürümüze katkı yapan bütün bu insanları seviyorum. Konuya böyle yaklaşmamayı da "yabancılaşma" olarak değerlendiriyorum. Son olarak, kitabın sonuında onunla ilgili övgü yazıları yazmış bazı kişilerin isimlerinin bu kitabın kalitesi hakkında bir karine teşkil ettiğini söylemek isterim.