Yıllar önce ilk olarak okuduğum, kişiye aksiyon ve okuma azmi kazandırdığına inandığım bir kitabı sizlere tavsiye ederek başlamak istiyorum. İnsanlık tarihinde, hep o bildik sahnelerin tekrarlanıyor. Allah'ın hidayeti ile tanışmamış, ondan yeterince nasibini almamış insanlar ne zaman gücü eline geçirse, gerçek bir zalime dönüşüyor, kendini yeryüzünde istediği en alçakça suçları işleyebilecek denli ‘özgür’ olarak görüyor; hayatı, insanı, tabiatı, bütün güzel değerleri kirletiyor, tahrip ediyor, kırıyor döküyor, gerçek bir suç makinesine dönüşüyor. Sadece kirletiyor, sadece yıkıyor, sadece imha ediyor, Hiçbir hayır üretmiyor. İşte bu kitapta da, İslam düşmanlarının, Allah'ın dinine sarılıp Kur'an'ın gösterdiği istikameti yol edinenlere reva gördükleri zulüm ve işkencelerden bir kesiti, Zeynep Gazali'nin başına gelenleri dehşetle okuyacaksınız. Sırf 'Rabbim Allah'tır' dediği, Allah'ın gösterdiği istikamette yürüdüğü, zalimlerin kirli saltanatlarına teslim olmadığı için bir müslüman kadının başına gelen dehşet verici işkenceleri, tüyleriniz diken diken olarak okuyacak; İslam için nelere katlanılabileceğini şahitlik edeceksiniz.
Adeta ‘Er kişi sadece erkeklerden olmaz’ dedirten hanımlardan biri Zeynep Gazali, ömür boyu mahkum edilmesine karşın 6 yıl ceza evinde kaldıktan sonra 1971 yılında serbest bırakıldı. Bu değerli insan, bunca zulüm ve işkenceye katlanarak inandığı davası içerisinde her zaman ön safta durdu. Zulme boyun eğmeyen şahsiyetlerin yetişmesinde büyük emek verdi. Özellikle zindanlarda yaşadığı işkence ve zulümleri anlattı, ‘Zindan Hatıraları’ adlı kitabı ile Müslüman kadının duruşunu ve şahsiyetini göstererek tarihe müstesna bir iz bıraktı, örnek ve önder kadınlardan biri oldu.
Kitapta ilginç olaylardan biri şöyle:
Zeynep Gazali hapishanede iken onun işkence ve yorgunluğunu artırmak için hücresine eroin kaçakçısı bir kadın getirirler. Bu kadın çocukları kaçırıp boğazlayarak bağırsaklarını çıkartıp içerisine eroin dolduran ve kefenleyerek cenaze nakli altında eroin kaçakçılığı yapan biridir. Kadın Zeynep Gazali'nin hücresine konulduktan bir müddet sonra müslüman olur ve tevbe eder. Namaz kılmaya ve oruç tutmaya başlar. Daha sonra Zeyneb Gazali'nin ailesiyle aralarında irtibat başlar. Kadın, Zeyneb Gazali'nin ailesine: "Zindana bir şey göndermek istediğiniz zaman bana gönderin ben onu ona ulaştırırım," der. Eroin kaçakçılarının ziyareti serbestti, ancak Zeynep Gazali'nin ziyaretçilerle görüştürülmesi ve dışardan ona bir şey gönderilmesi yasaktı.
Bu cani kadın müslüman olduktan sonra Zeynep Gazali'ye dışarıdan çok güzel yiyecekler getirmeye çalışıyor ve ona hizmet ediyordu. Cezaevi idaresi bu duruma çok şaşırmıştı. Ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Kendi kendilerine şöyle demişlerdi: "Biz esrarcı kadını hacı Zeynep Gazali'nin yanına koyarak onu da bozduk. Her halde bu kadın tevbe etti. Yaptıklarından vazgeçti."
Daha sonra eroinci kadını cezaevinden çıkartırlar. Kadın çıkarken ağlar ve: "Ben sensiz nasıl yaşayabilirim?" diyerek feryat eder. (s.196)
‘Allah yolunda, Allah’ın dini, İslam uğrunda şehit olup dünyada sözünde sabit ve ahirette ebedi cennetlere layık şehit ruhlara! Allah yolunda olan herkese, ibret dersi olması için bütün insanlığa ithaf ediyorum’(s.7) diyerek başlayan kitap, ağırlıklı olarak kendine yapılan işkencelerin ve İslam gençliğini yeniden diriltebilmek adına yaptıkları çalışmaların anlatılmasından oluşuyor. Zulme boyun eğmeyen yeni bir neslin oluşumu için yapılabilecek çalışmalar ve o dönemin yönetiminin İslam'a olan bakışı çokça irdeleniyor. Kitabı okurken ‘Acaba bizlere böyle şeyler yapılsa ne kadar dayanabiliriz?’ demekten kendimi alamadım açıkçası. Tüm işkencelere rağmen davasının şuuruyla hiç vazgeçmemiş, en ufak bir ikileme düşmemiş, dik duruşunu sürekli yinelemiş ender şahsiyetlerden Zeynep Gazali.
Bu işkenceler, hareketle bağlantısı olan herkese uygulanmış ve o dönemki hapishanelerde kimsenin haberi olmadan birçok genç işkencelerde öldürülmüş. Kitapta tüm bunlar her ne kadar insanın yüreğini burksa da çokça anlatılmış.
Rüyada gelen müjde
Bu işkencelere artık dayanamadığı ve yorgunluktan uyuya kaldığı zamanlarda 3 kere rüyasında Peygamber Efendimizi görür. Zeynep Gazali bu rüyalarından birini şöyle anlatıyor:
"Görüş sahasını aşan uzun bir yol gördüm. Sanki nurdan yapılmıştı. Ve develer görünüyordu ortalıkta. Hevdeçleri hazırdı. Her birinde sanki nur yapılı 4 adam bulunuyordu. Alabildiğine uzanan bu sahada develerin ardında gördüm kendimi. Heybetli bir adamın ardında duruyordum. Adam, sayılamayacak kadar çok devesi olan kervanın boyunlarından uzanan ipleri tutuyordu. Kendi kendime 'Bu adam Resullulah olabilir mi?’ diye tereddüt içindeyken, kendisi bana sesleniverdi.
-Ey Zeynep! Sen, Allah'ın ve Rasûlünün yolundasın.
-Ey Efendim! Şu halde ben doğru yolda mıyım?
Sorumu bir kez daha yineledim. Sorumu yineleyince O:
-Sizler ey Zeynep, Hak üzeresiniz! Sizler ALLAH’IN kulusunuz, Onun ve Resulünün yolundasınız. Uyandığımda bu rüyayla sanki bütün dünyayı kazanmıştım. En büyük ödül: Şehadet. (s.201)
“Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını söz verilmiş bir hak olarak cennete karşılık satın almıştır.” (Tevbe, 9/111) Tam teslimiyet sahibi olan, her olayda ayetler ve dualarla tekrar dirilen İslam şahsiyetlerinin hayatlarından kesitleri okuyabilmek ve bunları kendi hayatlarımızda "İslami duruş bilinciyle" uygulayabilmek ümidiyle...
Asrımızın aktif ve seçkin İslâm davetçilerinden biri olan Zeynep Gazali, meşhur sahabe kadınlarından Nesibe bintu Ka'b'ı kendine örnek alması ve onun gibi fedakâr, gayretli biri olması için kızına çoğu zaman onun adıyla hitap etti.
O HZ. NESİBE BİNTİ KA'B, İslâm’ın büyük olaylardan biri olan Uhud Savaşı’na katılmasına izin verilen hanımlardan biridir. Eşi, Abdullah b. Zeyd, iki oğlu Abdullah ve Habib. Yani bütün aile sahabi. Bu öyle bir şeref ki, İslam’ın o ilk yıllarında herkese kısmet değil. Bu kutlu aile, Uhud Savaşı’na hep birlikte katılmıştır.