Bir sözcüğün götürdüğü yer…
Okumasını tamamladığımda, bir süre beni vuran finalin etkisinde oturup kaldığımı söylemek istiyorum. Duygusallığımı bağışlayın lütfen. O yaş grubunda, hayatında bilgisayar, cep telefonu, tetris, tablet, bluetooth vb. şeylerin olmadığı bir dönemde sizi izleyen, hissettirmeden sizin hayallerinize dokunan bir öğretmenin belleğinizdeki yerini anlayabilir misiniz. Ki kitabın yazarı Andrew Clements’in ilk sayfalardaki yaşamöyküsünü okursanız daha anlaşılır olacak. Ne demek istediğimi duyumsayan ebeveyn okurlar, bir öykü üzerinden çocuklarıyla bu duyguyu birlikte yaşayabilirler. İdealleri olan bir öğretmenseniz; öğrencilerinize “Bunun Adı Findel”le bu kapıyı aralayabilirsiniz.
Kahramanımız Nick (Nicholas) Allen’ın ilginç deneyciliğiyle başlayan öykü ilginç bir yere taşınıyor. Edebiyat öğretmeni Bayan Lorelei Granger’ın (ki ‘Dünyadaki bütün dilbilgisi ve edebiyat öğretmenlerinin hepsi de sözlük kullandırmaya bayılırlar’ (s. 18)) yazım ve sözcük üzerindeki özenli ve disiplinli duruşu, Nick ve diğer öğrencilerle gelişen olaylar örgüsüyle sürüyor. O olayları okumayı size ve çocuklarınıza/ öğrencilerinize bırakarak, bir öğretmenin öğrencisine söylediği sözlerle yorumumu noktalıyorum: ”Senin gibi bir öğrenciye sahip olmak çok zevkliydi, Nicholas Allen. Şimdi git, güzel bir yaz geçir. Senden büyük başarılar bekliyorum, delikanlı.”(s. 100)
Fazla söze ne hacet. İyi okumalar dileğimle…