Seviyorum bu adamı. Çok tatlı bir üslubu var. Bu kaçıncı romanı oldu okuduğum bilmiyorum. Baskı yazarın kaleminden çıktığı gibi sanki. Yani eski kelime çok fazla. Fakat eski kelimelerin modern karşılıkları hemen yanında parantez içinde verilmiş. Yine de insan okurken biraz zorlanıyor. Ama bence bu kadar zorlanma Ahmet Mithat'ın lezzetini almaya değer. Kahramanımız Nurullah Bey yine A.Mithat'tan esintiler taşıyor. Sanırım roman kahramanıyla yazarın kişiliği örtüşüyor. Bu, özellikle sürgün kısmında daha da belirginleşiyor. O dönemde sürgüne gitmeyen bir insanın bu kadar ayrıntıyı yansıtması zor. Belli ki yazarımız da sürgün yemiş zamanında. Kitapta 1800 lü yılların günlük hayatına dalıp gidiyorsunuz. düğünler, flörtler, aşklar, aile yapısı, osmanlının o günkü coğrafyası... Felatun Bey ile Rakım Efendi arasındaki kendini batıya sorgusuz sualsiz teslim etmiş bir tipleme ile, doğulu değerlerini muhafaza ederek batının iyi yönlerini almış bir tipleme arasındaki ilişkiye benzer bir ilişki üzerine örgülenmiş roman ağırlıklı olarak, yani Ceylan Hanım ile idolümüz Nurullah Bey arasında. Ayrıca A. Mithat'ın lisanı tasarruf tarzı ve meramını ifade kudreti karşısında hayranlığımı gizleyemiyorum. Öncelikle edebiyetçıların, sonra edebiyata meraklı olanların, daha sonra normal okurların bu yazarı okumasını tavsiye ediyorum.