Dediğim dedik çaldığım düdük,
inatçı mı inatçı, dik başlının alâsı,
ama bir o kadar da tatlı,
teyyareye, şimendifere, telgrafa,
yeni tarz giysilere, yeni hükümete
ve bilumum yeni icatlara karşı,
nargilesiz dolaşmaz,
kuşaklı, çarıklı, kaftanlı ve sarıklı
bir Osmanlı Ağası,
İnatçı Keraban huzurlarınızda…
Boğazı geçen kayıklara konan ilave vergiye sinirlenen Keraban Ağa on paralık vergiyi ödememek için binlerce lira harcar ve Karadeniz’in etrafını dolaşarak Üsküdar’a geçmeye kalkar. Kitap Keraban Ağa ve beraberindekilerin bu seyahat esnasında geçirdikleri eğlenceli maceralarından oluşuyor. Jules Verne'nin, baş kahramanı Türk olan bir roman yazdığını bilmiyordum öğrenince alıp okudum. Yazarın 1800’lü yıllarda Osmanlı topraklarını ziyaret edip etmediği, Osmanlı insanını yakından tanıma fırsatı bulup bulmadığı muamma. Okuyup duyduklarına istinaden yazmış da olabilir. Her halükarda insanlar ve mekanlar hakkında yazılanlar gerçeklerle alakasız deli saçması değil. Romanın kurgusu çok basit ve sade, dili ona keza. Bu yüzden çabucak okuyup bitirebilirsiniz. Orijinal lisanı nasıldır bilmem ama bu çevirinin size sunacağı yüksek bir edebi lezzet bulunmuyor. Ancak “Dur bakayım bu meşhur Verne Bey bizim diyarları ve bizleri nasıl görüyor, merak ettim doğrusu” diyorsanız buyurunuz okuyunuz efendim… :).