Kırım Tatarları ve diğer Kuzey Kafkasya Halklarıyla - Kabartay, Meshet (Ahıska), Malkar, Kalmuk, Çeçen, İnguş ila ila...- aynı kaderi paylaşan Karaçay Türkleri 'nin trajedisini, dramını anlatan bir roman.Aslında roman demek ne derece doğru tartışılır.Çünkü yaşananlar bizzat gerçek.İkinci Dünya Savaşında iki zalim idare arasında diğer bir ifadeyle Gamalı Haç ile Kızıl Yıldız arasında kalan -tıpkı Kırım Tatarları gibi- Karaçay Türkleri'nin -zalim demek bile hafif kalıyor- Ebu Zalim (Zalimlerin Babası) Stalin tarafından bir takım düzmece suçlamalarla - bandit (haydut), halk düşmanı, faşist, işbirlikçi gibi- bir gecede yaşlı, kadın, çoluk çocuk demeden vatanlarından, yurtlarından söküp atılan bir halkın dramı.Tren vagonlarında havasızlıktan, açlıktan, susuzluktan kırılan insanlar; sürüldükleri yerde yaftalamaların gölgesinde bir hayat ve yaşam mücadelesi, nüfusunun yarısını sürgünde kaybetmiş bir halk, parçalanan aileler, anasız babasız, yurtsuz yuvasız ve köklerinden, geçmişinden, geleneklerinden, milli ananelerinden koparılmış ve geleceği elinden çalınmış bir halk...Umut beslenilerek kurulmuş bir rejim bu uğurda dağa çıkıp mücadele vermiş bir Karaçaylı Maja ve bu rejimin tedrisatından geçerek herşeyini canı pahasına Stalin için vermeye hazır Maja'nın kızı Gokka ve Sovyet rejimi için Almanlara karşı savaşan eşi Arslan, annesi Habiybat'ın trajik yaşamı, rejim için ayaklar altına alınan insan haysiyeti, işlenen cinayetler, çarlık idaresini aratan uygulamalar, hayal kırıkları...Daha önce Cengiz Dağcı'nın eserleriyle tanıdığımız, bildiğimiz, aşina olduğumuz acıların aynısını bu kez yazarı Halimat Bayramuk öznesi Karaçay Türkleri olan bu eserde okuyacaksınız.İnsan sormadan edemiyor acaba bu Türk halkları Ukraynalılar gibi büyük bir nüfusa sahip olsa idi böyle bir gecede yerlerinden, yurtlarından sürülebilir miydi?Hiç zannetmiyorum.Keyifli okumalar.