Yakın tarihe dair okunması gereken "muhalif" kitaplardan. Komplo teorisiymiş gibi gözüken bir çok iddianın günümüze yansıyan izlerine bakınca hiç de öyle yabana atılacak sözler olmadığı anlaşılıyor ve kitabı okudukça bazı şeylerin daha çok farkına varılıyor. Örneğin, DP'nin aslında CHP'nin farklı bir yansıması olması... Kitapta bu durum, "adları farklı olsa da ikisi de aynı şey" diye anlatılıyor. Uygulama ve siyasetlerine bakıldığında bu tespitin hiç de yanlış olmadığı görülüyor. CHP döneminde kabul edilen yasa ve anlaşmalar aynen devam ediyor. Ayrıca İmam-Hatip ve diğer dinî okulların ABD'nin icâzetiyle CHP döneminde başladığı vurgulanıyor. Kitabın ortaya koyduğu diğer iki önemli husustan biri, demokrasi bahanesiyle liberal politikaların ülkeye yerleştirilmesi. Diğer önemli husus da, aslında diktatör özellikleri barındıran ve sergileyen devlet erkânının nasıl da demokrasi hastalığına tutularak Batı yağdanlığına soyunması. Menderesin hayatına mal olan olayların aslında Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayan İnönü-Bayar çekişmesinin bir yanının olması da ilginç bir ayrıntı. Gerektiğinde birbirilerine siyasî jestler yapan bu ikilinin başta ABD olmak üzere Batı'nın diğer emperyal devletlerine ödünler verdiğini, kaypak bir politika izlediğini görüyoruz. Tüm yaşananların II. Dünya Savaşı'ndan sonraki konjonktürel bir "gereklilik ve acizlik" olduğunu ortaya koyuyor kitap. Resmi tarih bir kez daha çuvallıyor. Saf, dindar, muhafazakâr, acılardan bıkmış Anadolu insanının farklı açılardan aldatılmasının anlatıldığı eser, II. Dünya Savaşı sonundaki "Çift Kutuplu Dünya" ayrışmasında Türkiye'ye verilen "rölün" anlaşılmasına katkı sağlıyor. Hem Müslüman hem de Batı değerleriyle donanmış bir ülke imajı oluşturularak, diğer Müslüman ülkelere örnek olarak sunulan Türkiye halkının, giderek yükselen ve mevcut politikalarla engellenemeyen dindarlığı da durdurulmuş ve kontrol altına alınmış oluyor böylelikle. Bana göre kitabın anlattığı en can alıcı gerçek, Menderes'i ne övenlerin ne de yerenlerin tam ve doğru olarak tanımadığı ve anlamadığı gerçeği. Oysa ABD, hem İnönü-Bayar ilişkisini, hem Menderesi hem de bu iki kesimi tanıyor, anlıyor ve ona göre politikalarını belirliyor olması...