Mario Levi'nin İstanbul Bir Masaldı isimli romanını okurken, sanırım bu nedenle azınlıkların değil kendi azlıklarımızın, azalmışlıklarımızın öyküsünü hissettim hep içimde. Vargit çiçeğinin karşısında duyduğumuz utancın da nedeni bu azalmışlıklarımız değil miydi? Yaşama, dünyaya ve olgulara, sadece onları tanımlamak için yaklaşırken neleri yitirdiğimizi fark etmenin ve bunun nasıl ödlekçe olduğunu görmenin utancı... Bir telefon söyleşisinde Mario için: "Bu kez savunmasız bir yazarla karşı karşıyasınız," derken bunu anlatmaya çalışmıştım. Çünkü roman, bu utanç ve korkaklığı kabul zemininden çıkıyor