1940'lı yılların edebiyat anlayışıyla değerlendirdiğimiz de görsel, akıcı bir roman. Ama sadace ve sadece bir aşk romanı... Aşk acısı çeken karakterlerin yüzeysel duygularını yansıtmaktan ve okuru bu yolla etkilemeye çalışmaktan başka hiçbir derdi olmayan bir kitap... Dönemin toplumsal yapısının, ekonomik, kültürel sıkıntılarının üzerinde hiç durulmamış. Örneğin, romanın başkarakteri Şehbal bir köy öğretmeni ve bu karakterin mesleki yaşantısının zerre kadar ele alınmaması beni çok şaşırttı. Galiba o dönem bir aşk romanından beklenen şey, aşktan başka hiçbir olgu üzerinde durmamasıydı. Günümüzde de böyle mi bilmiyorum. Çünkü aşk romanları okumuyorum. Ama yine de edebiyatımızın gelişim sürecini takip etmek, nostaljik kitaplar okumak veya sizi yormayacak bir aşk romanı okumak istiyorsunuz tavsiye ederim...