Güzel bir tasavvufi eser oluşu yanısıra Türk dilinin ilk önemli eserlerinden biri olmasıyla çok önemlidir. Ahmed Yesevi Hz bir tarikat kolunun piri olması yanında Nakşibendi silsilesinden Yusuf Hemedani Hz'nin talebesiydi yani Abdülhalik Gucdüvani Hz'yle pirdaştır. Timur tarafından yaptırılmış türbesi Kazakistan'dadır ve UNESCO'nun Dünya Mirası listesindedir.
Divanda en sevdiğim dörtlükleri alıntılıyor ve merhum şeyhe Allah'tan rahmet diliyor ve bizleri de hakiki aşık, sadık ve zakir kullarının zümresine dahil eylemesini niyaz ediyorum.
Işk bâğını mihnet tartıp kökertmeseñ
Hârlık tartsa şum nefsiñni öldürmeseñ
Allah deban içke nûrnı tolturmasañ
Vallâh billâh sende ışknı nişânı yok
Hakk zikrini mağzı cândın çıkarmasañ
Üç yüz altmış tamurlarıñ tebretmeseñ
Törtyüzkırktört süñekleriñ kül kılmasañ
Yalğançıdur Hakk âşık bolğanı yok
Bu eserin yanısıra aynı dönemlerde yazılmış Edib Ahmet Yükneki'nin Atabetü'l Hakayık'ını da okumanızı tavsiye ederim, yüreğe dokunan bir eserdir, okurken Yükneki’nin güzel bir insan olduğunu anlarsınız. Asıl metnin ardından gelen ilk mısra olan 485. mısrada kendisinin ama olduğu belirtiliyor, eseri okuduktan sonra içimden “göz nimetinden mahrummuş ama gönül gözünden mahrum değilmiş” dedim, barekallah... Eser bilginin önemi, dünyanın dönekliği, cömertlik, tevazu-kibir, harislik, kerem-hilm ve diğer iyilikler, zamanın bozukluğu konularında nasihatler verir, mürüvvet, fütüvvet kavramlarının şiirlerde geçiyor olması da beni mutlu etmiştir. Reşit Rahmeti Arat’ın güzel türkçesiyle günümüz diline kazandırılan bu güzel eserden okul yıllarında derslerde çok söz edilirdi de örnek okuduğumuzu hiç hatırlamıyorum, acaba eserin islami bir anlayışla yazılması yüzünden mi? Eserin 405. beyiti olan “kanı emr-i maruf kılur edgü er” mısrasını Arat’ın “hani emr-i maruf, hani iyi adam” diye yanlış çevirdiğini kıt eski türkçemle farkettim; bu hatalı çevirinin sebebi acaba 1940’lı yıllarda Milli Şef döneminde hazırlanmış olması mı diye düşünmeden edemedim, doğru çeviri “hani emr-i maruf kılan iyi adam” olmalıdır. Kutadgu Bilig’de de bu duruma benzer bir mısra fark etmiştim.
Eserin son mısrasında kendisi için dua isteyen Edip Ahmet Yükneki’ye rahmetler dilerken eserden en sevdiğim iki şiiri alıntılıyorum.
Sen artak sen anın ajun artadı/ Nelük bu ajunka kılur sen gile
"Sen (kendin) bozuksun, onun için dünya bozuldu/ Niçin bu dünyadan şikayet ediyorsun?"
Yılan teg bu ajun yılan oklagu/ Yokamakka yumuşak içi pür agu
"Bu dünya yılan gibidir, yılanı oklamak gerekir/ Dokunduğunda yumuşaktır ama içi tamamen zehir doludur"