Türkiye'nin Ölmeyen Babası & Atatürkçü Gençliğin İmkansız Yası Hakkındaki Yorumlar

Karaktersiz Hilal Kaplan Atatürk düşmanlığını bu kitap üzerinden de sürdürmüş, gün gelecek sizin gibi itleri Atatürk'ün heykeli karşısında secde ettircez

Kemalizmi benimsemiş gençlerle olan küçük röportajlara yer verip yorumlamış bunlar da çoğunluğumuzun bilmediği duymadığı şeyler değildi okumasam da olurmuş dedim..

kaynaklara inilmemiş, yüzeysel kulaktan dolma bilgilerle yazarın bir takım şahsi düşünceleri okura 'enjekte' edilmeye çalışılmış, müteselsilen bir kin nasıl aktarılır sualaine iyi bir cevap olmuş. Atatürk hakkında fikri olan herkesin kitap yazmaması gerektiğini anlatan bir kitap olmuş. Dünyada Atatürk'ü anlayabilecek ve onun hakkında bir kitap yazabilecek en son insanlardan birisi. Türk milletine düşmanlığını Atatürk üzerinden göstermektedir. Aldıysanız doğrudan atabilirsiniz.

Hilal Kaplan'ı bu kitapla tanıdığımda iyi bir yazar olabileceğini düşünmüştüm. Sonrasında hayal kırıklığına uğradım. Kitap yazarın diğer görüşlerinden bağımsız düşünülürse güzel. Yoksa çok çelişki var.

elzem değil, ama okunabilir.

Atatürk özlemi daha güzel anlatılamazdı

Gençliğin Atatürk algısını anlatan başarılı bir kitap.

Atatürk hakkında fikri olan herkesin kitap yazmaması gerektiğini anlatan bir kitap olmuş. Aldığıma pişman olduğum tek kitap.

Bir araştırma kitabı değil, kaynaklara inilmemiş, yüzeysel kulaktan dolma bilgilerle yazarın bir takım şahsi düşünceleri okura 'enjekte' edilmeye çalışılmış, müteselsilen bir kin nasıl aktarılır sualaine iyi bir cevap olmuş. Şiddetle tavsiye etMİyorum.

Hilal Kaplan çok sevdiğimi söyleyeceğim gazetecilerden değil ama kendisindende bir Atatürk okumak hoş olur

Atatürkçü gençlerle yapılan derinlemesine söyleşilerle zenginleşen Türkiye’nin Ölmeyen Babası, Türkiye’nin yakın tarihine ve çağdaş siyasal teoriye odaklanarak, tamamlanmayan bir yas sürecinin Atatürkçü gençlerin siyasetle ilişkisini nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor.

Atatürk'ü biraz farklı anlatmış, yinede okuyun.

Atatürk ve Atatürkçülük hakkında farklı düşünceler var.

biraz abartılarak anlatılmış bazı şeyler . ama ben okuaylı baya oldu. o zamandan bu zamana köprünün altından da çok sular aktı.
hilal kaplanın kitabı timaştanmış o zamanlar. vay be !

28 Şubat süreci ve sonrasında yaşananları dile getirse suç, getirmese suç olan bir kesimin tercümanı olabilecek gerçekçi bir kitap. İçindeki söyleşiler o zamanın soğukluğunu, gerçekliğini gözönüne fazlasıyla seriyor.

Oğuz Atay, bazı edebiyatçıların dediği gibi "türkiyenin dostoyevski"si. içine kapanık ruhları o kadar iyi tasvir ediyor ki zaman zaman ders kitabıymışcasına açıp altını cizdiğim cümle ve paragrafları tekrar okuyorum. Hani bazen hissettiğiniz ama ifade edemediğiniz duygular vardır. İşte onlara tercüman olduğu cümleler mevcut. yalnızlığı seven ve kendi içinde kavgasıve çelişkisi olanlar kendilerini bulacaklar kitapta.

Ne zamandır okumak istediğim kitap. Umarım pişman olmam. Hilal Kaplan'a teşekkürler.

İtiraf edeyim, kitabın yarısına kadar okudum ama daha fazla dayanamayip yarıda kestim. Halbuki kitabın yazarı hemşerim. Psikolojiye ilgi duyan arkadaslar okuyabilir bu kitabı. Ben pes ettim...

kesinlikle okunması gereken kitap. çünkü mevcut gençliğin atatürk algısını çok aktarmış.

Kitapta daha çok atatürkçü gençlerle yapılmış mülakatları bekliyordum. Ama yazar daha çok atatürkçülük ve atatürkçüler hakkında kendi düşüncelerini aktarmış, bu düşüncelerine dayanak olabilecek bazı sosyolog ve filozoflardan alıntılar yapmış. Yani 200 sayfalık kitapta atatürkçü gençlerin düşünceleri 10 sayfayı bulmuyor.

hilal kaplan'ın daha şimdiden herkesi sarstığı bir ezberbozan kitabı. atatürkçü gençliğin atatürk algısını en iyi anlatan eserdir bence

Hilal Kaplan senin Atatürk hakkında kitap yazmaya ne aklın yeter, ne bilgin yeter, ne kalemin yeter. haddine değil. Atatürk'ü dinlemek istiyorsanız onu seven, sayan, araştıran insanların kaleminden dinleyin. Halil İnalcık gibi, İlber Ortaylı gibi, Lord Kinross gibi. bu gibi çakma türklerden okumayın.

Atatürk'ü, sonraki dönemlere etkisini ve Atatürk algısını anlayabilmenize yardımcı olacak çok kitap var piyasada. Bu onlardan biri değil. Daha dolu, birşeyler öğretebilecek ve objektif yaklaşımlara sahip seçeneklere yönelmek çok daha doğru.

güzel bir eser bence okunmaya değer özellikle siyasi tarih konusunda oldukça ufuk açıcı fikirler sunuyor yazara başarılar diliyorum ve diğer kitaplarını da bekliyorum.

"Atatürk" kavramının başka hiç bir kültürde var olmayan nerdeyse yeni bir din olarak zihinlerde nasıl yer bulduğunu tez olarak konu edinmiş bir kitap. Hâlâ var olan tabulara farklı açılardan bakmak, okuyan kemalistlere yeni bir ufuk açar mı bilmem ama okunmalı...

Gerçek manada mit haline getirilen ve putlaştırılan bir "baba" 'yı çarpıcı diyaloglarla ele alan bir kitap. Dinsel konulara dil uzatan bir topluluğun nasılda bir din ürettiğini gözler önüne seriyor adeta

kitap, Atatürkçü gençlerle yapılan mülakatları ve araştırmaları ve hilal kaplan'ın düşüncelerini barındırıyor.bence günümüzü anlamak adına okunabilecek iyi kitaplardan biri.

Atatürkçü gençlik gibi olaylara objektif bakamayan, fanatik ve tutucu bir grubu ele aldığı için daha en başından çok sıkıcı bir kitap. Eleştiri konusu yaptığı Atatürkün kutsallaştırılması yada Kemalizmin bir dine dönüşmesi olaylarını ise yeterince iyi ele alamamış. Bu kutsallaştırma işleminin henüz Ata hayatta iken, heykellerle ve şiirlerle başlatıldığı, öldükten sonra ise CHP karşısında var olma savaşı veren DPnin Atatürkü aşırı sahiplenişi, daha da kutsallaştırması bu kitapta yok. Peki bu kitapta ne var? İlkokulda öğrendiği bilgiler ışığında Atatürke tapınan iyi aile çocuklarının, ideal Türk gençlerinin duygusal deneyimleri...Yer yer içerdiği teknik terimler ise sadece sosyoloji alanında kariyer yapanlara hitab ediyor. Yetersiz...hayal kırıklığı...

atatürkçülüğü: azgın azınlık yapmak istedikleri için iktidarda kalabilmek için paravan olarak kullanıyor. türkan saylanın dediği gibi onlar asıl onlarin istemediği birşey olamaz. bu cumhuriyet halkın değil onların. atatürkçülüğü kullanarak darbe yaparlar örtüye düşman kesilirler. özgürlükten demokrasiden dem vururlar. ama bir vali veya kaymakam atatürkçü değilim dese fikir beyan etme devlet kademesinde var olma şansı yok. mümtazer türköne atatürkçü değilim dedi istifa etmek zorunda kaldı. hala 30''''''''lu yıllarda söylenmiş ilkelere bağlılık yemini ediyoruz. bu irticadır. bu çağdışılıktır. atatürkçü geçinenler halkın iktidarından çok rahatsız oluyorlar. halk m. kemalin yaptığı birşeyi değiştiremez. halk m. kemalin yanında bir hiçtir. devlet halk için değil atatürkçülük için vardır. tek tip insan yetiştirmeye çalışan bu rejim milletin karşısındadır. bir grup azınlığın elindedir. kısacası öz Yurdunda Garipsin öz Yurdunda Parya.

Sembolik olarak iktidarın merkezi, ama “boş” göstereni olarak “Atatürk” neyin istisna olduğu üzerinde karar verme edimi dahilinde din, batılılaşma, milliyetçilik, çağdaşlık gibi kavramların anlamlarının sürgit üretildiği ve yeniden üretildiği kaygan bir zemine yol açmaktadır. Atatürke referansla kurulan bu zemin öylesine kaygandır ki, adına ilan edilen bir istisna hali, İslami unsurları ön plana taşıyabilirken (1980 darbesi) ,başka bir istisna hali İslami unsurları etkin biçimde bastırmayı amaç edinebilmiştir. (28 şubat süreci)


beklendiği kadar olmasada farklı ve güzel bir konu diyebilirim