Don Kişot – Miguel de Cervantes Saavedra
Cervantes, romancılığın önünü bu kitapla açmıştır.
Okuduğu kitaplardan etkilenen Don Kişot, ona dayatılan bir dünyadan gerçek hayatın kollarına atılmıştır. Okuduklarımız ile gerçek hayatın uyuşmazlığı, Don Kişot romanında ayyuka çıkar.
Dönem gereği halkı uyutmak için yayınlanan kitaplara inanmak ve gerçek hayatı görmek… İnsanı çelişkiye düşüren olaylar zinciri de Don Kişot’un, hayatı sorgulamasını sağlıyor.
Kurduğumuz hayat ve gerçek hayat, hayal dünyası ve gerçekler… İnsan hangisine inanmalıdır? İdealizm peşinden koşarken, hayatın gerçeklerine ne şekilde karşı gelebiliriz, onu değiştirebiliriz, bu yaşanılan olaylar zincirinde alttan alta mesaj olarak veriliyor. Sanço Panza’nın cahilliğine rağmen hayatın gerçeklerine sahip çıkması ile Don Kişot’un entelektüel dünyası arasında ilginç diyalektikler oluşuyor. Cahil, bir eğitimliden daha mı bilgilidir? Hayatı biliyorsa, tecrübeli ise, gerektirdiklerini yerine getiriyorsa, bunun cevabı evet olabilir mi? İdealizm nerede peki? Neden okuyoruz, kendimizi geliştiriyoruz, sinemadan, müzikten, tiyatrodan neden faydalanıyoruz? İçinde yaşadığımız dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için değil mi? Yoksa sadece kendimizi düşünmek için mi, bencillik dolu bir dünya inşa etmek için mi?
Don Kişot’un saldırdığı devler bugün karşımızdalar. Elimizde artık mızrak, bile yok; bu devlere karşı nasıl savaşacağız peki? Hayatımızı yönlendiren bu devlere karşı, nasıl bir karşı duruş sergileyeceğiz? Oturup, bizi bir lokmada yutmasını mı bekleyeceğiz, yoksa birleşerek devleşerek, ona karşı gelerek mi yaşayacağız?
Kralların yönettiği topraklarda bir şövalye olmak kolay değil. Ama Don Kişot, hayatının son evresinde olsa bile, hayatını ortaya koyarak, inandığı değerler uğruna savaşmaya koyuluyor. Ama hayat, okuduklarımızdan daha gerçek ve daha vahşi… Sanço Panza ile Don Kişot aslında insanın bölünmüş iki ruhu. Biri sağduyuyu, aklı, mantığı, tutarlılığı ve kısa yoldan köşe dönmeyi, rahata kavuşmayı v.b, diğeri ise; soyluluk, yiğitlik, asillik, entelektüellik, şövalyelik, idealizm, sanatkârlık v.d simgeliyor. İki ruhun karşılıklı savaşımından ise çelişki, çelişki de gelişimi sağlıyor, bize de bulaştırıyor. Hangisi doğru, simgelenen olaylar neler, bizim için doğru olan ne? Kitap, bu şekilde içimize doğru bizi bir yolculuğa çıkartıyor.
İnsanın içine yapacağı yolculuk hiç bitmeyecektir. O yolculuğa çıktıktan sonra, başına gelmedik olay kalmayacaktır. Yolculuk hiç bitmeyecektir belki ama yolculuk boyunca insanlığa bir adım daha yaklaşacaktır. Hepinizi şövalye olmaya davet ediyorum. Yolculuğunuzda Sanço Panza’yı da yanınıza almayı unutmayın.