Kitabı okurken Nazi Almanyasında ölüm kamplarından birinin köşesine sinmişsiniz de her şeyi izliyor ama hiçbir şey yapamıyormuşsunuz hissine kapılacak, gerçekten gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız. Kitabı bitirdikten sonra etrafınızdaki herkes okusun isteyecek ama içleri aynı sizin gibi acımasın diye okumasın da isteyeceksiniz. Kitap tamamen Nazileri anlatan bir kitap değil tabi. Kamplardan birine düşen esirin torunuyla ve günümüzle bağlantı kurarak iki hikayeyi birbirine bağlıyor. Hatta hikayenin içinde yer alan başka bir hikaye de mevcut. Hepsi birbiriyle o kadar uyumlu anlatılmış, duygular o kadar yoğun yaşatılıyor ki, insanın etkilenmemesi mümkün değil. Yazan Jodi Picoult olur da sonu şaşırtıcı olmaz mı derseniz, gerçekten hiç ummadığınız bir sürpriz son da okuyucu bekliyor.