YKY’den çıkan 8 kitaplık serinin dördüncü kitabı ve Cilt 2/2 olarak adlandırılmış.
İlk hikaye olan Tunç Kentinin Olağanüstü Öyküsü edebi anlamda çok etkileyici idi. Harika tasvirler sayesinde hikaye bir film seyrediyormuş gibi okunabiliyor. Terkedilmiş şehirlerde karşılaşılan Yunanca kitabelerin çevrisinin yapılması ve kaydedilmesi o dönemde kültüre verilen değerin bir göstergesi. Hikaye Emeviler devrinde (661 - 750) Abdülmelik bin Mervan (Medine 646 - Şam 705) zamanında geçiyordu.
Yeraltı sultanı Yemliha’nın hikayeleri de oldukça güzeldi. Yemliha hikaye anlatmayı ve dinlemeyi seven kişiliği ile çok hoşuma gitti. Şahmeran gibi onunda hikayenin sonunda öleceğinden korktum ama öyle olmadı.
Ruhun Çiçekli Tarhları ve Zarafet Bahçesi kitabında yer alan kısa hikayeler daha çok fıkra gibiydi. Çoğunluğu Halife Harun Reşid (786-809) zamanında geçiyor. Ancak hepsinde olmasa bile bazı hikayelerdeki ahlakdışılık ve eşcinsel imalar çok fazlaydı ve hatta rahatsız edici boyuttaydı. Ne yazık ki Binbir Gece Masalları’nın şansızlığı da burada. Bu nedenle nerede ise bir edebiyat şaheseri olan masallar okullarda görmezden geliniyor ve kimse tarafından fazlaca tavsiye edilmiyor.
Goncagül ve Dünya Tatlısı’nın hikayesi daha çok şiir ağırlıklıydı. Abanoz At, Fındıkçı Delile, Cıva Ali ve Balıkçı Cevder’in hikayeleri çok sürükleyici bir üslupta yazılmışlardı ve kurguları insanı şaşırtacak şekilde etkileyiciydi. Yani Hollywood senaristlerini kıskandıracak griftlikte ve hayalgücünün sınırlarını zorlayan kurgulara sahipti bu hikayeler.
Balıkçı Cevder’in hikayesindeki yüzük, Yüzüklerin Efendisindeki yüzüğe benziyordu. Tunç Kentinde uyuyan prenses de Uyuyan Güzel masalındaki prensesi çağrıştırdı.