büyük büyük umutlarla başlayıp,beni hayal kırıklığına sürükleyen bir kitaptı. belki beklentimi çok yüksek tuttuğum için, belkide daha önceden okuyup hayranlıklarını çok fazla dile getiren yorumculardan etkilendiğim için bilemiyorum ama yeterli heyecana,aksiyona,hareketliliğe sahip bir kitap değildi benim için. tür olarak distopya yada fantastik olarak değerlendirmeye alamıyorum ben bu kurguyu. iki ülkenin arasındaki köle-sahiplik ilişkisini bu ülkeleri kitapta temsil eden gençler sayesinde görüyoruz, tanıyoruz.. babasının gözüne girmek için elinden gelen her türlü çabayı göstermeye razı olan kızımızın, aşk denen hissiyata kapılınca sadece babasına değil ülkesine bile sırtını çevirebileceğini görmek, sonra bundan pişman oluşunu, ama tam anlamıyla da pişman olmayışını izlemekten ibaretti ilk kitap. ikinci kitap için umutluyum. umarım bu kadar uzun uzadıya anlatılan ve sündürülen konu ikinci kitapta güzel bir şekilde toparlanır.