Bir tarihi romandan beklentim tamamen tarihi olaylara veya akışa sadık olması elbette değil. Fakat konu alınan dönemin bağlamından kopulmaması çok önemli. Konu edilen yılların ruhuna uymak, kurgunun geçtiği zamanın koşullarında olabilecek/olamayacak olayları iyi değerlendirmek bir diğer deyişle... Örneğin, milli devletin tarihsel olarak çok uzaklarda olduğu bir dönemde milliyetçilik fikirleri; zamanın tarihsel ve doğrusal algılanmadığı bir dönemde değişim ve dönüşüm düşüncesi; monarşilerin hüküm sürdüğü bir dönemde halkın yönetime katılması ve halk egemenliği anlayışı gibi anakronizm yaratan durumlar olmamalı. Maalesef tarihi roman yazmanın zorlu yolunda "Zafer Vaat Etmeyen Topraklar" bu tuzaklara düşüyor.