Şimdi kitaba bakınca, kitabın yazarı Ibn Rüşd ve ismi "Din-Felsfe Tartışması" ve türkçeye çeviren Hüsen Portakal gibi görülüyor olabilir ama kesinlikle bir yanılgı. Kitabın(tamamı 100 sayfa kadar) 57 sayfasının yazarı Hüsen Portakal ve Ibn Rüşd onun bu yazdıklarını görseydi nasıl yorum yapardı bilmiyorum ama ben şahsen okumaktan çok zevk almadım. Sürekli olarak Gazali ile Ibn Rüşd arasında bir karşılaştırma yapılıp içine İslamda var olan vahiy-akıl ikilemini sokarak, İslam'ın aslında bilimden uzak, yeniliklere kapalı ve felsefeyle uğraşanları kafir ilan etmesine varan suçlamalarda bulunulmuş. Tabi şahsi görüşüm bunun tersi yönünde ancak bir görüş olarak saygıyla bu sayfaları hızlıca okuduktan sonra ikinci bölümden itibaren İbn Rüşd ile başbaşa kaldığınızı sanıyorsanız gene yanılıyorsunuz, çünkü buradan itibaren de müthiş zorlama bir türkçeyle yazılmış tercüme başlıyor. "ussal uslamlama", "Ulu Tanrı", "Yüce Tanrı", "Tanrısal esin", "tanıtlayıcı düşünce", "Şanlı Tanrı" gibi. tabi buradaki yazılar gerçekten ibn rüşd'ün yazılarımı, bunlar nereden tercüme edildi bu bilgi kitapta bulunmuyor, yani ibn rüşdün hangi eseri çevrilmiş bu satırlar nereden gelmiş hiçbir referans da yok (insan en azından eserin orjinal ismini vs. yazar).
İlk sayfalarda kanımca skolastik düşünce sebepleriyle açıklanmış ve bilimin ilerlemesinde doğrusal bir saplantıya girilmiş, "Öyleyse eskilerin kitaplarını Tanrısal yasa gereği şimdi bizim için incelemek bir zorunluluktur, çünkü onların kitaplarındaki niyetleri, amaçları, Tanrısal yasanın bizim varmamız için teşvik ettiği ile tam olarak aynı şeydir."
Ayrıca yorumlamak için yapılan "yorum" da ilgi çekici, olayın mecazi ve metaforik açıklamalarının yorum için geçerli olması ve yorumun da bulunan ilkelerin "Gerçek Varlık"ın yoluna götürmesi ve bu varlığın Tanrısal yasada söz konusu olması durumunda gerekli olduğu anlatılıyor.
Devam eden sayfalarda felsefeye gelen yasaklardan yakınan cümleler bulunuyor: "Kimi insanlar felsefe kitaplarını okurken yanlışlığa düştükkleri için, bu incelemeye yatkın olan birisine bunu yasaklamak, insanlar suda boğuldukları için, birisine soğuk ve iyi bir suyu içmeyi yasaklamaya ve onu susuzluktan öldürmeye benzer"
Yine dinde bulunan muhtelif tartışmaları birer zaafiyet olarak gösteren sayfaların ardından söz Gazali'ye geliyor ve onun felsefenin değişik kısımları için yaptığı imansızlık eleştirisi tek boyutlu olarak cevaplanmaya çalışıyor. Yani örneğin evrenin sonsuz olduğu gibi bir görüşte nacizane ben bile şirk sorununu görürken bu kitapta sadece olay birlik problemine indirilmiş ve birlikten ayrılan (ibn sina, farabi gibi) ve ayrılmayan (gazali gibi) kişilerin tartışması yapılmıştır. Oysa kitapta üretilmiş ve sonsuz madde çelişkisi üstünde uzun uzun durulmuş, Eşari diğer mezheplerden ayrı tutulup zamanın ve kainatın yaratılışındaki ilk ve son madde ve hatta bu ikisi arasındaki madde konuları tartışılmış.
Genel olarak çıkarılabilecek netice sanırım şu satırlarda toparlanmış:"Öyleyse dinden bu yeniliği (bid'a) uzaklaşmak isteyenler,Değerli Kitap'a başvurmalıdır ve bizim inanma eğiliminde olduğumuz şeylerin her biri üzerinde bulunan tüm bilgileri toplamalıdırlar; yorumun kendi başına açık olması dışında.
Şahsi görüşüm İslam'ın şu anda yukarıda çıkan sonucu (ki İbn Rüşd'un 12. yüzyılda yaşadığı düşünülürse, kendisinden sonra gelenlerin) etkileriyle birlikte kapsadığı yönündedir.
Ayrıca kitabın sonunda Fasl-ül Makal'da Sonsuz Bilim Sorunu isimli kısa bir bölüm bulunuyor, bu bölüm ise daha çok varoluş, ontoloji ve Allah'ın İlm sıfatıyla ilgili, yine üretilmiş ve sonsuz maddelerin durumu tartışılmış.
Nedendir bilmiyorum son zamanlarda özellikle derinliği olan kitapların çoğunda önsözler, giriş bölümleri, kitabın kendisini geçmiş durumda, genelde insanların bu kitapları bilginin kaynağına ulaşmak için aldıkları düşünülürse birileri bu kirlenmeye dur dese fena olmaz. Bunun dışında kitap oldukça faydalı ve okunmasına fayda olan bir kitap, yeniden okuyacak olsaydım kesinlikle ilk kısmı atlayıp ikinci kısımdan başlardım.