Michel Foucault'un "Ölüm ve Labirent" adlı eseri, ölüm ve ölümün toplumsal, kültürel ve bireysel düzeydeki etkileri üzerine derinlemesine bir analiz sunar. Foucault, eserinde ölüm kavramını sadece fiziksel bir son olarak değil, aynı zamanda toplumsal normlar, kültürel ritüeller ve bireyin kimliği üzerindeki etkileri bağlamında ele alır. Kitap, Batı toplumlarında ölümün tarihsel gelişimi ve değişen algılarına odaklanarak, ölümün toplumsal olarak nasıl inşa edildiğini inceler. Foucault, ölümün gizemi ve toplumda yarattığı etkileri açığa çıkarırken, aynı zamanda modernitenin ölümle ilişkisini de irdeler. Ölüm ve labirent metaforu aracılığıyla, insanın varoluşuyla ve ölümle yüzleşmesiyle ilgili derin düşüncelere yol açar. Foucault'un eseri, ölümün sadece bireysel bir deneyim olmanın ötesinde, toplumsal bir yapı, bir iktidar aracı ve bir kimlik biçimi olarak nasıl işlev gördüğünü gösterir.