Ne yazık ki Kitap okuma aşkına yakalanmanın bir ilacı yok. Bunu ancak ilgi çeken kitaplarla sağlamak mümkün. İşte onlardan birisi. Kıymetli Halit Ertuğrul Beye kitap okumayı bize sevdirediği için teşekkür ediyor, hayırlı çalışmalar diliyorum. Kitaptan altı çizilenlerle babaşa bırakıyorum:
Günümüzde birçok insan, kitap okuyamadığından şikayet etmektedir. Bazı insanlar da, okumak istedikleri halde bir türlü başlayamadıklarını, başladıkları zaman da sürdüremediklerini ifade etmektedir. Yani, düzenli ve devamlı kitap okuma alışkanlığı bir türlü oluşmamaktadır.
İstenildiği halde, kitap okuyamama problemi, yeteneklerin sınırlılığından değil, bu yetenekleri yeterince kullanamamaktan kaynaklanmaktadır.
Kitap size istediğiniz zaman ders vermeye hazır bir öğretmendir. Onu yanınızda taşıyabilir, dilediğiniz zaman bilgi alabilirsiniz. Para, yiyecek, giyecek istemez. Tek isteği sizin dikkatiniz ve alakanızdır. Sert konuşmaz, kalbinizi kırmaz, sizi notla korkutmaz. Canınızın istemediği zamanlarda bile ders vermeye kalkışıp sizi üzmez. Soru sorabilir, onunla tartışabilir, fikirlerini kabul etmediğinizi söyleyebilirsiniz. Üstelik beğenmediğiniz öğretmeni değiştirmek elinizdedir.
Büyük insanlarla sohbet etmek, hemen herkesin arzu edeceği bir olaydır. Bunun da bir tek yolu vardır: Okumak. Bir kitabı dikkatle okumak, yazarıyla saatler süren bir sohbeti devam ettirmek demektir. Eserleri vasıtasıyla onların dünya, insan ve hayat hakkındaki fikirlerini öğrenebilirsiniz. Kitaplar, insanlar ve asırlar arasında bilgi alışverişini sağlayan vasıtalardır. Keza, değişik bölgelerde ve ülkelerde yaşayan insanlar arasında bilgi alışverişini de büyük çapta kitaplar temin eder.
Okuma ruhun gıdasıdır. Bir anlamda okuma bir ilaçtır. Ne kadar düzenli ve fazla kitap okunursa, o ölçüde, insanın kendisini tanıma ve keşfetme imkanı olacak, çok iyi ticaret yapan bir insan gibi, ruhunun ve aklının ihtiyacını da temin etmiş olacaktır.(s.19)
Okuma sevgisi/aşkı durup dururken kendiliğinden oluşan bir davranış değildir. Her sevginin oluşması gibi, okuma sevgisinin de oluşması için bazı çalışmalara ihtiyaç vardır. Sevgi; göz, zihin, kalp, ilgi, merak gibi bir takım duyguların harekete geçirilmesiyle meydana gelir. Okuma sevgisi de yoğun bir ilginin, merakın ve sahip olma duygusunun harekete geçirilmesiyle kendini gösterir. Bu demektir ki, bir insana kitap sevgisi kazandırmak için, onun ilgisini çeken bir yazı, bir kitap veya bir konu bulmak gerekir.(s.24)
BİR ÖNERİ:Kitap sevgisinin oluşması için şu noktalara dikkat etmek lazımdır:
1.Kitabı seçerek alın. Çünkü kitap dosttur. İyi dostlar olabileceği gibi kötü dostlar da olabilir.
2.İlginizi çekmeyen kitabı okumayın. Bu tür kitaplar okuma isteğinizi azaltır.
3.Okumayı günlük işleriniz arasına alın.
4.Okumayı ekmek-su gibi bir ihtiyaç olarak görün.
5.Kitap okumanın birçok psikolojik problemleri bertaraf edeceğini bilin.
6.Aldığınız kitapları göz önüne koyun. Onları sıra sıra dizin. Kitaplar sürekli sizlere gülümserse, onları sık sık açıp okuma ihtiyacı hissedersiniz.
7.Mutlaka günlük okuma programı yapın.
8.Kitap hediye edin. Kitap hediye eden, hediye kitap alır.
9.Hızlı okuma tekniklerini öğrenin.
10.Okuduğunuzu özetleyerek, bir kağıda yorumlayın. Yazmak, okumayı hızlandıran önemli bir faktördür.
11.Okumanın, psikolojik dengeleri düzelteceğini, toplumda kişiliğinizi yücelteceğini ve ‘bir bilen’ haline getireceğini unutmayın.(s.27)
“Okuyan insanın zihni her an zinde, dinç ve kuvvetlidir. Zihnin zindeliği ise, insanı pasiflikten ve hantallıktan kurtarır. Çünkü insanın zihni kuvvetli ve zinde olursa, toplum içinde faaliyeti artar, önemli bir şahsiyet haline gelir.”(Dale Carnegie)
Olumlu düşünce, her türlü felaketi ve acıyı mutluluğa dönüştürecek bir dinamizm ve tekniktir. Bütün insanların içinde hayatı zenginleştirmek için yeterli psikolojik kaynaklar mevcuttur. İnsan bünyesindeki güçlü duygular bu kaynakları uyandırabilir. Unutmamak gerekir ki, herkes kendisi için çizdiği sınırların içinde kalmaya mahkumdur. Büyümek ve ilerlemek isteyen kişi sınırların dışına çıkmak zorundadır.(s.43)
İDEAL OKUMA: Her kişinin kendisine has bir ideal okuma tekniği vardır. Kişinin kullandığı tekniğin ne kadar ideal olup olmadığını anlaması için şöyle bir değerlendirme yapmalıdır:
1.Okuduğum kitaptan haz alıyor muyum?
2.Okumayı sürekli hale getirdim mi?
3.Okuma programını eksiksiz uyguluyor muyum?
4.Okuduğumun kalıcı hale gelmesi için not alıyor muyum?
5.Okuma hızımı geliştirmek için bir çaba gösteriyor muyum?
Eğer soruların cevabı ‘evet’ ise, siz ideal bir okuma yapıyorsunuz, demektir. ‘Hayır’ ise, okumanızı gözden geçirmeniz lazımdır.(s.79)
Dünyada okulun ve okumanın önemini kavratan bir geçmişimiz olsun, sonra da okul ve okuma ile ilgili en fazla problem yaşayan bir toplum haline gelelim. Ne kadar acı, ne kadar can sıkıcı bir durum. Türkiye’nin okuma notu çok zayıf. Bu notla ülkemizin sınıfı geçmesi mümkün değil.
ABD’de bir kişiye yılda düşen kağıt miktarı 390 kg.dır. Avrupa’da 90 kğ, Türkiye’de ise 20 kg. olduğu düşünülürse okumayla ilgiyi küçük de olsa bir tespit yapılmış olur.
Yılda kitap basma miktarı Amerika’da yılda 72.500 adet, Rusya’da 82.000, Japonya’da 42.000, Fransa’da 27.000, Türkiye’de ise yılsa 7.000 adet kitap basılmaktadır.
Konuya bin kişiye düşen kitap sayısı olarak bakıldığında Rusya’da bin kişiye düşen kitap sayısı 18.000, ABD’de 12.000, Almanya’da 2.700, Japonya’da 1.000, İspanya’da 170, Türkiye’de ise sadece 7’dir.(s.129)
Almanya’da yaşayan bir kişi bir yılda ortalama olarak kitaba 60 sterlin (100 dolar=150 TL), İsviçre’de 55, Fransa’da 51, ABD’de 50, Japonya’da 48 ve İngiltere’de 45 sterlin ayrılmaktadır. Türkiye’de ise 2 sterlinle 40. sırada yer almaktadır. (s.130)
Geçmişimiz böyle değildi. Müfessir Fahreddin Razi, yazdığı kitapları hesap ediyorlar, çocukluğu dahil, hayatında her güne 15-20 sayfa düşüyor.(s.138)
“Mümkün olsaydı her karış toprağa buğday eker gibi kitap ekerdim.” Horace Mann