Avrupalı gibi büyümüş Avrupanın gelenek ve göreneklerini adet edinmiş bir mühendisin bir anda değişen milliyetçilik duygularıyla kitap başlıyor. Bu farkındalık sonrası Avrupalı olan eşinden ayrılarak çocuğu Primo'yu Türk gelenek ve görenekleriyle eğitmeye karar veriyor. Selanik'in tek bir mermi dahi atılmadan Yunanlılara verilmesinin acısı ve tüm duyguları okuyucuya aktararak okuyucuyu bilinçlendirmek isteyen Ömer Seyfettin bu konuda oldukça başarılı oluyor. Ancak üzücü olan o dönemde yaşayan halkın tek düşünce altında toplanamaması. Kimisi Araplaşmış kimisi Avrupalaşmış, herkes memleketten tamamen ümidini kesmiş. Ve Balkanları böyle kaybetmişiz. Neyse ki Atatürk ve çevresindekiler sayesinde tekrardan tek bayrak altında toplanarak Misaki Milli sınırlarımızda bağımsızlığımızı korumayı başardık... Bu tarz kitaplar milliyetimizden uzaklaşmamız açısından çok önemli. Sivrilmemeli ama gerçekleri de unutmamalı...