Azra Erhat çevirileriyle, yazılarıyla, ilişkileriyle, mavi yolculuklarıyla Türkiye'dir, Anadolu'dur, Akdeniz'dir. Örnek alınası bir aydındır. Birçok aydın gibi onun da başına kovuşturmalar, tutuklamalar gelir. Gülleyla'ya Anılar'ı da Maltepe Askeri Cezaevin'de tutuklu olduğu sırada yazmayı tasarlar. Nitekim bir bölümünü de yazar. Ne var ki tasarısını tamamlayamadan göçer gider, elimize bu yarım kalmış yapıt kalır. Azra Erhat, Gülleyla'ya Anılar'ın 140. sayfasında uğradığı haksızlıkları sanki yüreğindeki bir buruklukla dile getirir: ''Benden sonra yetişen klasik filologlar vardır Türkiye'de, hiçbiri etkinliğini dışarıya vuramamış, kamuya mal edememiştir. Bu davaya en iyi hizmet etmiş olan benim, bu kanımı açığa vurmaktan hiç çekinmem. Ama ben üniversiteden kovuldum, onlar kaldılar. Beni kovduğuna üniversite utansın. Bu çeşit haksızlıkların hesabını insan kendi sormaz, tarih verir.''