Hüzünle karışık keyifle okuduğum bir kitap oldu. Yavaş yavaş, bitmesin diye okuduğum, bir sürü cümlenin tekrar tekrar okunmak üzere altını çizdiğim, bunun da altını çizersem kitabı komple çizmiş olacağım diye beğendiğim cümlelerin bir çoğunun da altını çizemediğim bir kitap oldu. Sanırım Gökçe’yi kendime çok benzettim. Daha iyi yaşamak için çalışmaktan ama çalışırken yaşayamamaktan muzdarip, kitap yanı kahve pozlarından bıkmış, herkesin sürekli savaş içinde olmasından bıkmış. Günlük hayatımızdaki yapmacıklığın içindeki insanların tutsaklığından ve rüya hayatındaki gerçekliğin içindeki özgürlükten bahsediyor Gökçe ve kaldığı yerler, gittiği kafeler, yürüdüğü sokaklar gözünüzde canlanıyor. Sanırım ben de şimdiki hayatımdan bir kırılma ile ayrılmış o ihtimali yaşamak isterdim. Sorgulamayı sevenlere tavsiyemdir.