Yazarın anlatımı ve öykülerin kurgusu ilgi çekici. “Tunç Çağına Dönüş”, “Yergösterici”, “Yaradılış” öykülerini severek okudum
“— Biz yelkovan kuşlarıyız. Bu boğazın ev sahipleri. Hepimiz aynı lanetle lanetlendiğimizden sürüler halinde dolaşırız. Birbirimizden ayrılamaz, yalnız kalamayız. Aynı günbatımlarını ve aynı gündoğumlarını hep birlikte kovalarız. Biz yelkovanlarız. Kâinatın zamanını tutarız kanatlarımızla. Ve asırlardır bizden sakladığı sırlarını çözmek için uçarız. Hiç durmadan, hiç durmadan uçarız.
...
— Dur gitme, dinle bizi. Biz de kâinatın sırrını çözmek için uçuyoruz. Yerle gök arasında duran her şeyi bilmek için. Biz de gayret kuşağını kuşandık. Deniz gibi askerimiz, kum gibi zamanımız var. Ezelden beri gördüğümüz her şeye, bu neden böyledir? dedik. Bundan ne çıkar, bilsek ne olacak? demedik. Sonunda yelkovan olduk. Bu tuz denizinde, bu tuz çölünde, bu tuzlu ruhlar arasında, bu tuzaklar üzerinde kaldık. Dur, dinle. Senin de zamanın yakın. Anlayacaksın, içindeki sesi dinleyeceksin. Dur, gitme, kaçma, dur.” "Yelkovanlar" Öyküsünden (s. 67, 69)