Kadınlar Neden Yazdıkları Her Mektubu Göndermezler?
Bu kitap, isim olarak biraz daha romantik çağrışımlar yapsa da temel olarak ele aldığı konu cinsellik üzerine. Yazar, bu kitapta kendisinin de ifade ettiği üzere kadın ve erkek cinselliğine ilişkin gözlem ve açıklamalardan bir toplam yapmanın gayretinde. Bunu çoğu zaman kitaplar ve filmler aracılığıyla yapıyor. Psikanalizi odağına alarak ve yer yer kurgu eserleri analiz ederek ilerliyor.
Kitap, yine yazarı tarafından, yönelişi bakımından Lacan ve Reik izinde bir kitap olarak tanımlanmakta. Fakat okuma süresince Sigmund Freud, Helene Deutsch, Karen Horney gibi önemli isimlerin de sıklıkla anıldığını fark ediyorsunuz.
Kitaba adını veren “Kadınlar neden yazdıkları her mektubu göndermezler?” sorusundan yola çıkan bu metinler bir süre sonra yerini farklı sorgulamalara da bırakıyor. Yalnızca karşımızdakini değil, kendimizi de anlamamıza olanak tanıyan konulara eğiliyor.
Kadın ve erkeğin arzuyla olan ilişkilerindeki farklılıktan tutun da cinsel problemlere yahut kıskançlık meselelerine dair farklı perspektifler sunuyor. Agatha Christie’nin kayboluşuna, Freud’un vakalarına, ensest tabusuna, mevzubahis kurmaca eserlere getirdiği yorumları da çok etkileyici buldum.
Kitapta bahsi geçen filmlerin ve kitapların bazılarını da merak edenler için buraya yazayım. Vertigo, Love in the Afternoon, Short Cuts, Silver, Truly Madly Deeply gibi filmler ve Orlando, Mathilda, Frankenstein gibi romanlar psikanalizle harmanlanarak yorumlanıyor. “Kadınlar neden yazdıkları her mektubu göndermezler?” sorusuyla açılan bu kitap aynı zamanda bambaşka soruların ve sorgulamaların da ışığı hâline geliyor.