Ortadoğu’da, her ne kadar İngiltere gibi 20.yüzyılın en büyük siyasi gücü mandater rejimi kurmaya çalışsa da demokrasi yönünden büyük adımlar yerli halk tarafından atılmaya başlanmıştır. Ancak önlerinde iki büyük engel vardı; ilki emperyalist İngiltere, diğeri de Ortadoğu’da iktidar sahiplerinin otoriter yapılarını sürdürmek için İslam’ın tüm etkisini kullanmaya çalışmaları. Yani şunu unutmamak gerekir ki Ortadoğu’da özgür bir hakimiyet kurmak çok güçtür. “İster Monarşi, ister Cumhuriyet olsun; bölgedeki rejimler bağımsız örgütlenmelere karşı oldukça tutarlı bir şekilde hoşgörüsüz davranmışlardır.” 55 Ortadoğu’da ki bütün ülkelerin ortak özellikleri budur bile dememiz pek yanlış olmaz sanırım.
Ayrıca bölgedeki diğer önemli sorunda Birinci Dünya Savaşından sonra Ortadoğu’da hızlı bir şekilde nüfus artışı boy göstermeye başlamıştır. Bunun sonucunda da günümüze kadar devam edecek olan işsizlik oranında hızlı bir artış da aynı oranda seyir gösterecek olmasıdır.Daha da önemlisi ileriki yıllarda konut yetersizliğinin oluşması,kamu hizmetlerinin toplumun sadece belirli kısmına hitap etmesi gibi nedenler yüzünden bu ülkelerin geleceği büyük tehdit altına girmektedir. Nitekim İngiltere bu topraklar üzerindeki mandater rejimini kurarken Milletler Cemiyeti huzurunda bu gerçekleri göz önüne sererek, gelecekleri için bu ülkelerin himayesi altında uzunca süre kalmaları gerektiğine meşru kılıf uydurmaya şansını bulmuş oldu. Birçok çatışmaların göbeğinde olan bir bölge için bu gerekçeler o tarih için ne kadar doğru günümüz Ortadoğu’suna bakmak gerekir.