Yazarın kısacık yaşamı bodur bir ağacın gövdesini andırırken ondan fışkıran ve budaklanan dalları eserlerini temsil ediyor, üzerlerindeki meyvelerse anlam arayışları sonucu izlenimler ve fikirleri doğururken varoluşun ağırlığı ile dalları eğip bükme etkisine yol açarak gövdeyi zorluyor, hayatı meşakkatli ve dikenli bir yokuşa çeviriyor. Tüccar, misyoner, fıçı ustası, öğretmen, ressam ve mühendis statülü kişilikler üzerinden ruhun içinde bulunduğu beden kılıfı ve sosyal konum irdeleniyor, benlik ve bulunduğu ortam arasındaki çelişki, zıtlık ve yadırgama çırpınışlarına hangi diyarın insanı olduğumuz, aidiyet duygusunun göreliliği, vatan ve sürgün kavramları üzerinden tercüman olunuyor.