Temel Kaynağımız Kur'an Hakkındaki Yorumlar

kemal tural
28.02.2020
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
kur2AN2ın anlaşılması konusunda çok güzel bir çerçeve çiziyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
esma.kitap 19.10.2014
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
yazarın dili biraz ağır. Çünkü araştırma veri ve değerlendirmeler anlatılıyor çok geniş anlatılmış bir kitap yer yer sıkılabiliyor insan ama değindiği konular herkesin bilmesi gereken konular.
Kur-an ı temel kaynağımız olarak görebilmek için okunması gereken bir kitap
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (13)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
KY-1142257
03.04.2020
Kur'an tek kaynak mı temel kaynak mı sorusumun cevabı
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
drmerdemli 25.08.2008
Kitabın başında yazarın da belirttiği gibi Kuranın tek değil temel kaynağımız olduğunu ikna edici bir şekilde ortaya koymaktadır kitap.
Bazı tekrarlara kaçan yerleri saymazsak kitabın merak uyandıran üst ve alt başlıkları okuyucunun kitabı okumasını daha da kolaylaştırıyor.Üzerinde konuşulup değerlendirilmesi gereken değerli bir çalışma...
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (6)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
Yasin özcan 16.12.2007
Yazar giriş bölümünün en sonunda şöyle bir soru soruyor.”Bir başka deyişle şu soruyu doğru cevaplandırmak gerekmektedir: Kur’an tek kaynak mı temel kaynak mı? “ İşte bu kitap bu sorunun cevabını aramaya çıkmış bir çalışmadır.Aslında yazar kitabını yazmadan önce bu sorunun cevabını kendi zihninde çoktan vermiştir.Daha sonra da kitabını kaleme almıştır.Yani bir araştırma değil de zihninde ki malumu ilan etmekten başka bir şey değildir.Kitabı tamamen okudum ve bazı notlar aldım.Birçok yerde yazara katılmakla beraber onu eleştirdiğim noktaları da var.Şimdi bu eleştirilerimi sayfanın müsadesi ölçüsünde aktarmaya çalışacağım.

Yazar Kur’an-ı farklı yorumlayan iki grubu eleştirerek başlıyor.Zaten bütün kitap bu iki grubun düşüncelerini çürütmekle geçiyor.Bunlardan bir tanesi “tarihselcilik” dediğimiz akım bir diğeri ise “mealciler” olarak bilinen grup.Yazar bu iki gruba da gayet haklı eleştiriler yöneltiyor.Fakat eleştirilerini yöneltirken Kur’an eksenli değil de daha çok felsefi ve akli dayanaklardan hareket etmesi gözden kaçmıyor.Kur’an ve sahih sünnet dururken bu yola girilmesi pek de anlaşılır değil.
Yazar,hadis külliyatına zanni bilgi olarak bakmaktadır.Fakat aynı yazar yeri geldiği zaman o kaynağı da sonuna kadar kullanmaktadır.Bunun ise belli bir ölçüsünü-metodoloji-koyamamaktadır.Ona göre hadisler Kur’an’a arz edilmelidir.Bu çok subjektif bir değerlendirmedir ve bu çağın hastalıklarından biridir diyebiliriz.Bu konu da bir iki isim müstesna olmak üzere yapılmış kısmi çalışmalar varsa da 1400 yıllık İslam Hadis edebiyatın da Kur’an’a arz diye bir şey yoktur.Hadis konusunda önemli olan senettir.Zaten sahih hadisin Kur’an la çelişmesini düşünmekte abesle iştigaldir.Tabi ki istisnaları bunun dışında tutmak gerekir.En sahih olarak bildiğimiz hadis kaynakların da dahi problem olabilir.Fakat bunlar kısmidir,bunları genel olarak kabul etmek bizi yanlış yollara sürükler.Kur’an’a arz konusun da Hz. Aişe validemiz sürekli ön plana çıkarılmaktadır.Fakat bu konu ile ilgili olanlar Hz. Aişe validemize atfedilen haberlerin zanni olup olmadığı konusun da hiçbir tereddüt göstermemektedirler.Bu da bence çok sorunlu bir bakış açısıdır.
Yazar kitabın 59. sayfasın da şöyle bir tespitte bulunuyor:”Hatta ilahi denetim altında oluşmuş ve bize kadar sadık haberlerle gelmiş olan Rasulullah’ın sünnetine dahi…..” Yazar burada sünnetin ilahi denetim altında oluştuğunu ve bize kadar sadık-doğru-haberlerle geldiğini söylemesine rağmen kitap içerisinde birbirini nakzeden farklı yorumlara da girmektedir.Sünneti Kur’an’a onaylatmaya çalışan bu yeni fikir akımlarını anlamak elbette mümkün değildir.Namaz,oruç,hac gibi konularda sünneti delil olarak kabul eden bu akımlar neden metafizik konularda geri adım atmaktadırlar bunu az çok anlıyoruz aslında.Bu fikir akımlarının kesinlikle pozitivist dünya görüşünden etkilendiklerini söylemek durumundayız.Dante gibi bir müsteşrikin yazmış olduğu “ilahi komedya” gibi kitaplar bu insanları çok etkilemiş olmalı.Ve galiba metafizik konuları öne çıkarmaktan dolayı da rahatsız olmaktadırlar.Nedeni çok basit çünkü pozitivist dünya görüşü bunlarla dalga geçmektedir ve onlar bu dalga geçme eyleminin muhatapları olmadıklarını göstermek için işte böyle bir yönteme başvuruyorlar.(bu konuda belki de yanılıyorumdur ama durum onu gösteriyor)

Yazar Rasulullah’ın namazı önceden bildiğini iddia etmektedir(sayfa 213) bu son derece yanlış bir malumat olsa gerek.Ayrıca bu bilgiyi herhangi bir yere de dayandırmamaktadır.Namazın Müşrik Mekke toplumun da bilindiğine dair tarihi vesikalarda hiçbir bilgi yoktur(burada bahsettiğimiz namaz bilinen İslami namazdır).Aynı zamanda risaletin ilk dönemlerinde de bilinmiyordu.Rivayetlere göre bu namazı öğretme işi bizzat Cebrail tarafından yapılmıştır.Fakat hadis kaynaklarına zanni bilgi olarak bakan insan elbette bunu kabul etmeyecektir.Ama kendi kafasından da namazın o dönem de bilindiğini söyleyecektir.Yazar Miraç olayından önce namazın bilindiğini söylüyor(sayfa 233) bu elbette doğru bir tespit.Hem Kur’an hem de hadis yolu ile bunu zaten biliyoruz.
Ayrıca yazar Kureyzaoğulları’nın Medine den sürüldüklerini söylemektedir(sayfa 220) Bu bilgi de yanlış bir bilgidir.Kureyzaoğulları’nın bütün erkekleri infaz edilmiştir kadınları ve çocukları ise esir olarak alınmıştır.
Yazar,nikah konusuna da el atmış ve cariyelere nikah yapıldığını iddia etmiştir.Bu son derece yanlış bir bilgidir.Cariyelere nikah yapılması söz konusu değildir.Fakat isteyen de bunu yapmakta serbesttir.Yani cariye ile cinsel bir birliktelik için nikaha lüzum yoktur.Cariye sizin malınızdır.Fakat bugün için bu tartışmanın pratik bir faydası da yoktur.Yazar bu konuda Mustafa İslamoğlu hocamızı takip ediyor.(Hocamızı severim ama doğruyu daha çok severim) Muta konusunda ise yazara katıldığımızı ifade etmek isteriz.

Yazar sayfa 296 da hadis ravilerini “filanca ve feşmekanca” diye nitelemektedir.Bu bizce yanlış bir tutumdur ve saygısızlıktır.Bu ravilerin içinde mevzuatçı birkaç isim var diye böylesine bir toptan silme anlayışını doğru bulmuyoruz.Ayrıca yazarın kendi sünnet anlayışına bakarak ta onun içinde aynı şeyleri söyleyen insanların olduğunu da biliyoruz.
Yazar Rasulullah’a büyü yapılmış olmasını reddetmektedir ve bunu Nas ve Felak sürelerinin Mekki olmasına bağlamıştır.Acaba elinde nasıl bir karine veya belge var ki bu surelerin kesin olarak Mekki olduğunu söyleyebiliyor.
Yazar sayfa 366 da tırnak içinde “Allah’ı göremezsiniz” diyerek bunun Kur’ani bir hüküm olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır.Bu konu da farklı ayetler olmasına rağmen onları hiç zikretmemiştir.Buda yazarın objektifliğine gölge düşürmüştür.Çok tartışılan bir konu olması hasebiyle böyle üstünkörü geçiştirilmesi pek uygun görünmüyor.En azından insan tevakkuf-askıya alma-kurumunu işletebilir.
Aslında daha çok eleştirilerim olacaktı fakat yer yokluğundan dolayı bitirmek zorundayım.
Her kitap gibi bu kitaptan da öğrenilecek bir şeyler muhakkak vardır.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (12)
Hayır (8)
Bu Yorumu Yanıtla