Güneş O Yaz Hiç Doğmadı, Agop Hacikyan'ın Jean-Yves Soucy ile birlikte kaleme aldığı bir roman ve 1915 yılında yaşanan Ermeni Trajedisini konu ediniyor. Romanın özelliği, Franz Werfel'in kitabı Musa Dağ'ında 40 Gün'den sonra, Batı dillerinde yazılmış en başarılı, sadece siyah ve beyazdan oluşmayan, dengeli ve son derece sürükleyici bir öyküye sahip bir roman olarak kabul edilmesi...
Roman, Kanada'da 'bestseller' oldu, ki bu Werfel'in kitabından bu yana ilk kez yaşanan bir olaydı. Dünya basınında kitap hakkında onlarca yazı çıktı. Kitabın bir televizyon dizisine dönüştürülmesi de gündeme geldi. Roman İngilizce, Almanca, İtalyanca, İspanyolca dahil birçok dile çevrildi. Türkçeye de çevrilmesi çok önemli bir olay.
Romanın iki karakteri olan Vartan ve Maro'nun, roman boyunca sağ kalmayı başaran ama nice acılarla dolu oluşları ve birbirlerine ulaşmaya çalışmaları, romana aynı zamanda çağdaş bir Leyla ile Mecnun öyküsü özelliği katıyor. Bu yanıyla, Doğu edebiyatının bir boyutu da, Batı'ya taşınmış oluyor. İki kahramanın birbirine ulaşmaya çalışmalarının öyküsü ardında, koskoca bir insanlık trajesisinin, Ermeni soykırımının acıları, çelişkili özellikleri adeta bir fresk gibi resmediliyor.
Musa Dağ'ında 40 Gün'deki gibi, Hacikyan'ın kitabının ana karakterlerinden biri olan Vartan da, savaş patlak verdiğinde Osmanlı ordusunda subay olarak görevli. Osmanlı ordusundaki Ermeni subaylar olgusu hiç araştırılmamış bir alan... Enver Paşa, Allahuekber Dağlarında 'kahramanca çarpışan Ermeni askerlerini' öven özel bir bildiri yayımlamıştı. Çanakkale savaşlarında ölen Ermeni askerleri yeni yeni ortaya çıkıyor. Şu sıralarda, bunlardan biri olan ve 1918 yılında savaş bitene kadar vecibesini yerine getiren Dr. Garabet Haçeryan'ın, '1922 İzmir Güncesi' yargılama konusu. (Bir Ermeni Doktorun Yaşadıkları, Dora Sakayan, Belge Yayınları, 2005). Öte yandan bu askerlerin aileleri de sürgün yollarına düşürülürken, Ermeni askerlerinden oluşturulan özel taburlar, önce yol yapımında çalıştırılıyor, sonra kıyıma uğruyorlardı. O dönemin yasal Ermeni partileri, Taşnak Partisi, Ermeni Patrikliği bir kıyıma gerekçe sağlamamak için, Ermeni halkını yurttaşlık görevlerini yerine getirmeye çağırmıştı. Ama bu durumu değiştirmedi. Ermeniler yaşadıkları ve çarpışan iki imparatorluğun arasında sıkıştı kaldı. Sonuçta binlerce yıldır, kendi vatanlarında yaşayan bir halk kendi coğrafyasından adeta kazındı, her şeyi ile.