Eserleri; Fransızca, İngilizce, Almanca, Türkçe, Malay-Endonez dilleri, Portekizce, Japonca, Boşnakça, Arapça ve Tamul dilleri gibi birçok dile çevrilen, XX. yüzyılın önde gelen İslam alimlerinden Muhammed Hamidullah'ın bu eseri, İslam hakkında giderek artan, kesin ve güvenilir bir bilgi edinme ihtiyacına cevap vermek üzere hazırlanmıştır. Çeşitli dillerde çevirileri bulunan bu kitap, Fransızca’dan Türkçemize aktarılmış.
Kitabı tercüme eden Cemal Aydın kitap için verdiği mücadeleyi anlattıktan sonra şöyle diyor: “Sevgili okur! Şimdiye kadar 20 civarında eser tercüme ettim. Bunlardan iki tanesinin aydınımız tarafından mutlaka okunmasını arzu ederim. Birincisi, İslam’a Giriş’tir. Bu eser, ortalama bir müslümanın kesinlikle bilmesi gereken bütün bilgileri özün özü şeklinde sunmaktadır. Açıkça iddia ediyorum ki İslam konusunda en az İslam’a Giriş kitabındaki bilgiler kadar bilgi sahibi olmayan bir kimse, İslam’ın ne lehinde ne de aleyhinde konuşma ve yazma hakkında sahiptir. Çünkü böyle biri, dinimiz konusunda sadece cahil değil, kara cahildir. Onun için o kişiden ne yazar olur, ne gazeteci olur, ne sunucu olur, ne de şuurlu bir Müslüman olur. Böyle bir kişi ayrıca bu ülkenin aydını olma özelliğini de asla kendisinde taşıyamaz. Taşımaması gerekir. İkincisi ise ‘İdeolojik Savaş Ajanları’. Çünkü bu eser, İslam ülkelerinde oynanan ve sürekli tekrarlanan oyunları bir bir gözler önüne seriyor, bu husu sta bizleri bilinçlendiriyor. Bununla da kalmıyor, günümüzdeki bir müslümanın ne yapması gerektiğini de açıkça ortaya koyuyor.” (İdeolojik Savaş Ajanları, Malik Bin Nebi,s.37)
İslam Ansiklopedisi de O'nu şöyle tanıtıyor: ‘Muhammed Hamidullah alçakgönüllülüğü, nezaketi, dindarlığı, dünya nimetlerine ve paraya değer vermemesiyle tanınmış ve hiç evlenmemiştir. Eserlerinden telif ücreti almazdı. Hz. Peygamber'in hayatıyla ilgili çalışmalarından dolayı Pakistan Devleti''nin kendisine layık gördüğü nişanı kabul etmiş, fakat para ödülünü İslamabad’daki İslam Araştırmaları Enstitüsü''ne bağışlamıştır; aynı şekilde Kral Faysal para ödülünü de almamıştır.
İslâmî ilimlere bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşarak uzmanlık alanının dışında da inceleme ve araştırmalar yapan ve bunları ilk kaynaklara dayandırmaya çalışan Hamidullah, özellikle İslam tarihiyle ilgili çalışmalarında sadece tarihî bilgileri aktarmakla kalmamış, bazen olayların geçtiği yerlere bizzat gidip incelemeler yaptıktan sonra kendi yorum ve değerlendirmelerini katmıştır. Bunları yaparken genelde akılcı bir tutumla ispatlanmamış herhangi bir hususu kabul etmekten uzak durmuş, çalışmalarında sadece tarihi bilgileri gözler önüne sermek yerine olayların gerçek sebeplerini araştırmaya ve bunların sonuçlarını göstermeye gayret etmiştir.(30/535)
‘Takva’yı, kusursuz dindarlık(s.71)olarak ifade eden hocaefendi hakkındaki şu anekdot da dikkat çekicidir: Muhammed Hamidullah Erzurum’da verdiği bir seminerde, resmini çekmek isteyen bir arkadaşına mani olmuştu. Peygamberimizin resim yasağının bugün de geçerli olduğunu vurgulayarak, pasaport benzeri zorunlu durumlar dışında resim çektirmediğini söylemişti. Gerçekten de hocanın hiçbir yerde resmini görmek mümkün değil. Japonya’da yayınlanan bir yazısına konmak üzere resim istendiğinde; gerekçelerini sıralayarak, olumsuz cevap vermişti. (Zamanı Aşan Şehirler, Ersin Gündoğan, s.72) Hatta İslam Ansiklopedisi’ne verilenin de vesikalık bir resim olduğu görülüyor.(30/535)
Kitaptan alıntılar ise şöyle:
Hz. Hatice, evlendiği sırada bir rivayete göre 28, diğer bir rivayete göre ise 40 yaşındaydı; psikolojik ve jinekolojik sebepler 28 yaşında olmasının daha uygun olduğunu gösteriyor, çünkü 7 çocuk daha dünyaya getirmiştir.(s.8)
Peygamberlerin gösterdiği mucizeler, sadece akıl edemeyenler ile aklını kullanıp düşünen insanları aynı seviyeye getirmek içindir.(s.25)
Yanlış ile doğru arasında ortak hiçbir şey yoktur. Dünyada bu iki şeyden daha zıt ve birbirine daha uzak hiçbir şey olamaz.(s.27)
Allah kelamı, insanı Kendisine ileten ana hat vazifesi görür, tıpkı ışığa yol görevi yapan ve lambayı jeneratöre bağlayan elektrik akımı gibi.(s.40,366)
İslam’ın parolası, ‘Bu dünyada da refah ve mutluluk, öbür dünyada da refah ve mutluluktur.(s.63)
İslam açıkça belirtir ki Allah’ın tövbe eden suçluları bağışlamak için, bir suçsuzu, bir masumu (yani İsa’yı) cezalandırmaya ihtiyacı yoktur.(s.70)
Dile, ırka, renge veya doğum yerine dayalı milliyet, çok azla ilkeldir. Çünkü bu noktada bir kader, bir çıkmaz, insanın hiçbir şekilde tercihinin bulunmadığı bir durum sözkonusudur.(s.72)
Tasavvuf, bireyin en iyi davranış biçiminin yöntemidir.(s.135)
Kadınların namuslarına iftira atılmasına karşı kanuni bir ceza koymuş olması İslam’ın ayırıcı özelliğidir. Falanca veya filanca kadınlar hakkında nasıl kolaylıkla zanda bulunulduğu, dostlar arasında dilin dizgininin bütün bütün nasıl salıverildiği düşünülürse, toplumun yararına olarak İslam’ın koyduğu bu frenin yerindeliği elbette kabul edilecektir.(s.164)
Kocasının haber olmadan Halife Hz. Ömer’in hanımı bir gün Bizans’a giden resmi bir görevli ile imparatoriçeye bir hediye yolladı. O da kendisine kıymetli bir kolye gönderdi. Halife bunu öğrendiğinde, kolyeye devlet hazinesi yararına el koydu ve karısına kendi göndermiş olduğu hediyenin tutarını ödedi. (Taberi)(s.166)
Hiç kimse aldığı para için gönül rızasıyla faiz ödemez. İnsan bu tür ödemeye sadece paraya ihtiyacı olduğu ve onu da faizsiz bulamadığı için katlanır.(s.235)
İslam kadından mantıklı bir varlık olarak kalmasını ister ve onun meleğe dönüşmesini beklemekten veya şeytanlaşmasına izin vermekten kesinlikle kaçınır.(s.239)
Komünist ülkelerde bir mümin, bir kapitalist, beyazların memleketlerinde bir zenci, Fransa’da Fransız olmayan biri nasıl yabancı olarak görülürse, İslam ülkelerinde de bir gayri müslimin aynı şekilde yabancı sayılmasına şaşmamak gerekir.(s.260)
İlahi kaynaklı olmasından ötürü, İslam hukuku laik hukuklardan kesinlikle daha fazla istikrarlıdır.(s.261)