Bayezidi Bistami Hakkındaki Yorumlar

endergs22
08.02.2018
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
bistamiyi tanımak adına kısa ve öz bir eser
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
manasa
02.12.2016
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Anne karnında iken kerametleri görülen Bayezidi Bistami hazretlerinin hayatını anlatan biyografi kitabı
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
erusta55 07.07.2014
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Bu tür kitaplarda yazarlar genelde anlatılan kişiyi övmek için çok yoruluyorlar ve bu da okuyucuyu belli bir zaman sonra sıkıyor. Oysa okuyucu bilgi edinmek istediği kişinin hayatını merak ediyor, efsaneyi değil bence.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (25)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
KY-1266463 22.01.2014
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Bu büyük alimin yaşamını herkes öğrenmeli.Diyanet Vakfı'na bu kitaplar için teşekkür ediyorum.Herkes okumalı.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
muftuihsan 27.09.2010
İslam düşüncesinin genelinde tasavvufun doğuşu ayrı bir önem taşır. İslam’da tasavvufun yerini anlamak için tasavvufun doğuş dönemini, bu dönemi anlamak için de bu dönemdeki sufileri iyi anlamak icab eder. Bayezid-i Bistamî doğuş dönemindeki tasavvuf hareketinin en büyük temsilcisi olup daha sonraki dönemlerde de önemini korumuştur.(s.1)
Bayezid tasavvufla ilgili fikir ve hislerini bazen tedbirli ve ihtiyatlı ama daha çok serbest, hatta cüretli sayılabilecek ifadelerle ortaya koymuştur.
Bayezid’in tasavvufu, coşkulu, hisli, heyecanlı bir tasavvuf olup aşka, şevke ve mehabbete dayanır. Fakat özellikle marifet ve marifetullah(irfan) bu coşkun ve taşkın tasavvufta önemli bir yer tutar. Hücvirî, Bayezid’i sekr (manevî sarhoşluk) hareketinin öncüsü sayar.
Tasavvuf yolunda yaşanan ruhi tecrübeleri ürünü olan marifet ve irfan Bayezid’in tasavvufunda duyguyla düşünceyi birbirine bağlar. Bu hususta tasavvufunda büyük bir değer ve önemli bir yer verdiği için Bayezid’e ‘Sultanu’l-ârifîn unvanı verilmiştir.(s.2)
İslam aleminde Yezîd ismi ne kadar lanetli ise Bayezid (Bâ-Yezid, Yezid’in babası) ismi de o kadar saygı değerdir.(s.3)
Bayezid’in tasavvufunu özü itibariyle vahdet-i vücud’dan ibaret görüp kendisini vahdet-i vücudcu görenlerin sayısı az değildir. Bayezid’in tasavvufu sekri, fenayı, aşkı ve marifeti esas alır. Bu hususlara dayanan bir tasavufun özelliği sevenin her şeyi sevgilisi olarak görmesidir. Onun tasavvufunu vahdet-i vücudcu değil, vahdet-i şuhudcu bir tasavvuf olarak görmek daha doğrudur.(s.5) Çünkü Bayezid'in yaşadığı dönemde vahdet-i vücûd İslâm âleminde bilinmiyordu.(İA, 5/240)
Ahmed b. Hadraveyh çok seyahat eden bir şeyh idi. Bayezid’i ziyarete gelince, Bayezid: “Neden hiç durmadan geziyorsun” dedi. O da: “Su durunca bozulur, kokar” dedi. Bayezid de: “Deniz ol da bozulma” dedi.(s.24)
Ham bir sofu vardı. Şeyhi kötülüyor, hakkında ağır konuşuyor, “O ne yapmış, ne söylemiş ki! Onun yaptığını ben de yapıyorum” demişti. Bayezid’in bundan haberi oldu. Bir gün şeyh onu gördü ve nefesini ona üfledi. Sofu üç gün elden ayaktan düştü ve altını kirletmeye başladı. Biraz kendine gelince boy abdesti alıp şeyhin huzuruna geldi ve özür diledi. Şeyh buyurdu ki: “Bilmiyor musun, fillerin taşıyabileceği yük eşeklere yüklenemez.”(s.25)
“Allah’ın dost edinip zikri ile meşgul ettiği ve muhaliflerinden koruduğu hiçbir kimse yoktur ki Allah ona eziyet eden ve onu reddeden bir Firavun musallat etmesin.”(s.25)
Onu rüyada gören biri “tasavvuf nedir” diye sorunca şu cevabı aldı: “Rahatlık kapısını üzerine kapatman, sıkıntı kapısının önüne diz çökmen.”(s.43)
Sorgu melekleri olan Münker ve Nekir Bayezid’e geldiler ve: “Rabbin kim” dediler. Bayezid onlara: “Ben ne desem boş, bunun ne kıymeti var? İyisi mi geri dönün ve neyi olduğumu O’na sorun. O ne derse o olsun! O bana ‘kulum’ demedikçe ben yüz kere bile ‘Mevlam O’dur’ desem bundan ne çıkar? dedi.(s.45)
Bayezid’i kabre koydukları gece sordular: “Ne getirdin?” Bayezid cevap verdi: “Bir fakir bir sultanın kapısına gelince ‘ne getirdin’ demezler, ‘ne istiyorsun’ derler.(s.46)
“Müminin nefsi yoktur, o cansızdır. Allah müminlerin nefislerini ve mallarını cennet karşılığı satın almıştır.(Tevbe, 9/111) Nefsini satanda nefis olur mu?”(s.55)
Zunnun Bayezid’in bütün gece uyuduğunu ve rahatına baktığını öğrenince bu durumun kendisini kafileden geri bırakacağını hatırlatınca Bayezid: “Tam ve kamil er o kişidir ki sabaha kadar uyur ama sabahleyin kafileden önce de menzile ulaşır” demişti.(s.57)
“Kim Kur’an okumayı, zühdü, cemaatle namaz kılmayı, cenazeye gitmeyi ve hasta ziyaretini terk ederse sufilik iddiasında bulunmasın.”(s.61)
“Çok zikir, adedi fazla olan zikir değildir. Gafletsiz olarak huzurla olan zikirdir.”(s.61)
Bayezid zamanında bir Mecusi vardı. Müslüman olması teklif edilince dedi ki: “Eğer Müslümanlık Bayezid'in uyguladığı gibi ise buna gücüm yetmez. Sizin uyguladığınız gibi ise ona da benim ihtiyacım yok”(s.77)
Bayezid’in şükür konusunda şu menkıbesi çok meşhurdur.. bir gün bir sokaktan geçerken bir evin üst katından atılan küller Bayezid’in başına döküldü. Küller içine kalan Şeyh şükredip elleriyle yüzünü sildi ve: “Ben ateşe müshehakkım, üzerime kül dökülürse bunda üzülecek, kızılacak ne var” dedi.(s.87)
Bir çok kerametleri bulunan Bayezid bunlara fazla değer verilmemesini, önem verilmesi gereken asıl şeyin şeriatın emir ve yasakları gözetme olduğunu sık sık vurgular. Bir gün kerametten söz açılmış, oradakilerden biri demiş ki: “Falan kişi bir gecede Mekke’ye gidiyormuş! Bayezid: “Allah’ın lanetlediği şeytan da bir anda doğudan batıya gidiyor!” Adam: “Falan adam su üzerinde yürüyor!” Bayezid: “Balıklar da su üzerinde yüzerler!” Adam: “Falan adam havada uçuyor!” Bayezid: “Leş yiyen kargalar da havada uçarlar. Önemli olan kişinin Allah’ın emir ve yasakları karşısındaki durumudur.”
“Bir kişiyi havada bağdaş kurmuş oturur bil halde görseniz ilahi emir ve yasaklar, dinin çizdiği sınırlar ve şerî hükümleri yerine getirme hususunda nasıl davrandığını görmeden ona aldanmayınız.”(s.121)
“Sevap ve günah kazanması söz konusu olmayan bir kuşa verilen uçma hususu bir mümine verilse bundan ne çıkar? Mümin Allah katında kargadan daha değerlidir. Ezanla kamet arasında Mekke’ye gitme hususuna gelince cin de aynı şeyi yapıyor. Cine verilen bir husus mümine verilse bundan ne çıkar? Mümin Allah katında cinden daha değerli değil mi?”(s.122)
Menkıbeye göre Bayezid’i bir elinde ateş, bir elinde bir kova su olduğu halde dolaşır bir halde görmüşler ve ne yapmak istediğini sormuşlar: “Şu ateşle cenneti yakmak, şu su ile de cehennemi söndürmek istiyorum, taki kim cennete girme ümidi, kim cehennemde yanma korkusu olmadan Allah’a ibadet ediyor, ortaya çıksın! Cennet ve cehennem olmasa O’na ibadet edilmeyecek mi?”(s.177)
“Tevekkül, hayatı bir güne ircâ edip (zihindeki) yarın fikrini silip süpürmektir.”(s.189)
İslam Ansiklopedisi’ne de aynı maddeyi yazan(5/238-241) Hocamıza bu çalışmasından dolayı teşekkür ederiz.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
....EsiLa ... 08.02.2009
Değerli islam büyüğümüzün hayatından kesitler sunan güvenilir bir yayın..tavsiye ederim
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla