Anglikan Kilisesine Cevap Hakkındaki Yorumlar

evren.askin 07.05.2014
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
BİRİNCİ SORUNUN CEVABI -İslam Dininin Yüce Mahiyeti -İslam'ın Umumi Hükümleri -Tevhid Dini -Maslahat Dini -Hak ve Adalet Dini -Fazilet Dini -Fitri ve Umumi Din İKİNCİ SORUNUN CEVABI ÜÇÜNCÜ SORUNUN CEVABI DÖRDÜNCÜ SORUNUN CEVABI SON SÖZSİTE
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (25)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Mustafa Aslan 16.10.2006
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Anglikan Kilisesine Cevap sırf gayri Müslimlerin değil tüm Müslümanlarında okuması gereken bir kitap. Doğrusu ben okumadan önce bu kitabın sırf Hırıstiyan söylemlere cevap vermek için yazılmış bir kitap olduğunu düşünüyordum. Ama okuyunca Hrıstiyanlara cevap vermek için değil islamı ve onun hayatın çeşitli yönlerine bakış açısını en güzel bir şekilde açıklamış ve islamı tanıtan bir kitap olduğunu gördüm.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
muftuihsan 18.12.2009
ANGLİKAN KİLİSESİ, zaman zaman basında; Irak savaşı nedeniyle İslam ile Hıristiyanlık arasında mesafenin açıldığı, insanların dini inançlarını temsil sembolleri kullanmakta serbest bırakılması gerektiği, ülkede yaşayan Müslümanların kendi mahkemelerine sahip olmaları gerektiği, şu anki Amerikan yönetimin, tarihteki ‘en kötü imparatorluk’ olduğunu söyleyen İngiltere Resmi kilisesidir. Bu kilisenin bir karakteristik özelliği, dini liderin siyasi lider ile aynı olmasıydı. Yani zamanın İngiltere kralı aynı zamanda Anglikan kilisesinin de en üstünde görev almıştır. (Osmanlıdaki halife padişahlar gibi)
İsmail Hakkı İzmirli tarafından kaleme alınan “el-Cevâbü's-sedîd fî beyâni d'ini't-tevhîd” adlı eser, 1916'da Anglikan Kilisesi'nin Şeyhülislamlık Makamına Londra'dan gönderdiği, İslâm dininin mahiyetini ve zamanımızın problemlerini çözüm önerilerini öğrenmek maksadıyla düzenlediği soruların cevaplandırılması talebiyle bir mektup ile yaptığı başvuru üzerine kaleme alınmış ve resmî makamlarca Londra'ya gönderilmiştir. Bu mektupta, şu hususlarla ilgili sorular yer almaktaydı:
İslam dininin ruhu, mahiyeti nedir? Zamanımızın bunalımlarını nasıl tedavi ediyor?
Ortaya çıkışından beri bu din, medenî hayat ve insan düşüncesi üzerinde ne gibi etkiler yapmıştır? Dünyayı iyi ve kötü biçimde yöneten siyasî ve manevî güçlere ne diyor?
İslam hakkında genel bir fikir edinmek açısından önemli olan bu eserin gayesi, detaylara inmeden, özet bir şekilde İslam’ı tanıtmaktır.

Bu alanda daha önce Cahız’ın, “er-Red ale'n-nasârâ ve'l-yehûd” (Hıristiyanlığa Reddiye, Ter. Osman Cilacı) adlı reddiyesini görüyoruz. Bu eser, Kur'an’ın yahudi ve hıristiyanlara dair verdiği bilgilerin yanlışlığını iddia eden hıristiyanların yönelttikleri altı soruya vererek, İslam'a dil uzatan hıristiyanların kendi dinlerinin savunulacak bir yanı olmadığını onlara göstermektedir. Yine Katolik bir papaz iken, Müslümanlığı kabul eden Abdullah et-Tercüman’ın eski dindaşlarını hak din İslamiyet’e çağırmak amacıyla yazdığı “Tuhfetü'l-Erib fi'r-Reddi 'ala Ehli's-Salib”i (Hıristiyanlığa Reddiye, Ter. M.Şevket Eygi); Rahmetullah El- Hindi’nin İzharu'l Hakk’ı (Kutsal Kitaba İlahi Çağrı) eserlerini görmekteyiz.

Eserde öne çıkan bazı pasajları sunarak kitabı tavsiye ile sözlerimi bitiriyorum:
Peygamberlerin ve müceddidlerin ortaya çıkışından maksat, bozulan işleri düzetmek, çığırından çıkan ahlakı yola getirmek, düşüş içinde çırpınan ruhları yükseltmektir. (s.10)
İslam o tek dindir ki, ne peygamberlerin görevlerinin ne de kulların düzen ve mutluluğu adına onların peygamber olduklarının ispatının, mucizelerle hiçbir ilişkisi olmadığını insanlara bildirmiştir. İslam o tek dindir ki mucize isteğinde bulunanları yeriyor ve basit fikirlilikle itham ediyor ve Peygamberi desteklemek için, Kur’an’dan başka olağanüstü bir şey olmayacağını bildiriyor. İslam bize bir gerçeği daha öğretiyor: Beşeri ikna hususunda mucizeler yeterli olsaydı, eskiden gelip giden ümmetlerin, imandan ayrılmamaları gerekirdi. Çünkü o kadar ısrar ile istedikleri mucizeleri gözleriyle görmüşlerdi. (s.27)
İslam’da dini mertebesi ne kadar yüksek olursa olsun, başkasının ebedi nimetten yoksun kalmasına hükmetmek yahut günahlarından birinin bağışlanmasını yahut o adamın Tanrı rızasına ermesini garanti etmek yetkisine sahip bulunan hiç kimse yoktur. (s.29)
İslam dininin Ruhu: İslam dini iki esas tebliğ ediyor ki, bütün öğretilerin ruhudur, varlığının bekasının kaynağıdır. Bunlardan biri eksilmesiyle insan hakkıyla Müslüman olamaz. Esaslardan birincisi, tevhid; ikincisi ise doğruluktur.
Hz. Ali şöyle diyor: “İslam’ı açtı ve her gelmek isteyen için yollarını kolaylaştırdı. Yıkmak dileyenlere karşı temellerini yıkılmaz hale getirdi. O apaçık dini kendisine sarılanlara kurtuluş, gölgesine sokulanlara esenlik, hikmet lisanını söyleyenlere delil, savunmasında bulunanlara tanık, ışığına gelenlere nur, aklı olanlara idrak, düşünenlere akıl, hakkı arayanlara nişan, azim sahiplerine basiret, ibret alanlara uyanıklık, tasdik edenlere halas, tevekkülde bulunanlara dayanak, Allah’a güvenenlere huzur, sebat gösterenlere siper kıldı.” (s.88)
Alman Goethe şöyle diyor: “Ben Hakkın kutsal zatına dair açık bir fikir edinmekten çok uzaktayım. Buna ait olmak üzere söylediğim yahut yazdığım şunlara münhasır: Ulu yaratıcının künhünü, hakikatini idrak etmek mümkün değil. İlahi zat için insanda belirsiz bir bilinçten, zanni bir takım suretlerden başka bir şey yok. Buna rağmen Allah’ın varlığı nefislerde de gözükmekte, ufuklarda da. Böyle olduktan sonra bizim için O’nun künhünü, hakikatini bilmekten yahut bilmemekten ne çıkar. Hem Allah’ın mahiyetini biz nereden bileceğiz? Bizim sezgimiz, tahminimiz o mahiyeti kucaklayacak kadar geniş değil ki, çok dar. Bununla beraber kesin bile olsa bundan bize ne fayda hasıl olacak?” (s.89)
Tevhid inancı, Hıristiyanlık aleminin de müstakbel inancıdır. Çünkü Rönesans dedikleri yenilenme çağının başlamasından dolayı 16. asırda ortaya çıkan baskılara rağmen Avrupa efkarı, bu inancı gereği gibi dikkat nazara aldı. Stroptos tevhide davetle suçlanarak 1557’de Cenova’da ateşe atıldı. Bununla beraber bu olay, mezhebine taraftar olan yardımcılarının azmini sarsmadı. (s.90)
İslam dininde ibadetlerden maksat, ne insanı zorluklar altında ezmek ne de vücuda işkence etmek değildir. İbadetler bir takım hikmetlerden, yararlardan dolayı emredilmiştir. Bu hususta farz-ı ayn alanlar ile müstehap olanlar arasında fark yoktur. Çünkü hepsi de insanları düzeltme ve mutluluk sağlama, fert ve toplulukların kirden, rezillikten temizlenmesi için meşru olmuştur. (s.93)
İslam Siyaseti: İslam dininde siyasetin biri adalet diğeri meşveret/danışma olmak üzere iki temeli vardır. Eserin bu bölümünde Hz. Ali´nin Mısır Valisi Malik b. el-Hâris el-Eşter´e yazdığı bir mektup verilmiştir ki hakikaten calib-i dikkattir. (s.117-129)
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (3)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla