Seni Seven Neylesun Hakkındaki Yorumlar

muftuihsan 01.08.2011
Bu kitapta yer alan yazılar yazarın 1974-1980 yılları arasında Tercüman gazetesinde yayımlanmıştır. Yazıların büyük kısmı ‘bizim dile benzemeyen’ uydurma bir dilin saldırısına uğrayan Türkçemiz, İstanbul, tarih, vatan gibi konuları işlediğini, ana fikir konusu edindiğini görüyoruz. Yazarın vatan tarif de dikkate değer: “Benim için Türk dili de, İstanbul da tarih de dağ da deniz de, orman da, yaprak da, yaşama için ihtiyaç duyduğum, yaşadığımı anlamak için sevdiğim her şey vatandır. Onsuz yaşamak mümkün mü? Onun için ölmekse ebediyen yaşamaktır.” (s.vıı)
Kitaba adını veren hadise ise şöyle:
Saraydaki cariyelerden bir Sultan Abdülhamid’e gizli gizli sevdalanmış. Sevdalanmış ya, koskoca bir Hükümdar’a derdini nasıl arzetsin? Düşünmüş taşınmış, sonunda Hünkâr’ın her sabah indiği merdivenlerin karşısındaki duvara “Seni seven neylesün” diye yazmış. Yazmış ve kaçmış. Padişah yazıyı görmüş ve kimin yazdığını bilmediği halde pek hoşuna gitmiş ki, altına hiç üşenmeden şu mısraı ilave etmiş: “Halini beyân eylesün.” Kız, ertesi sabah bu yazıyı okuyunca heyecandan ölecek gibi olmuş ve üçüncü mısra olarak “Korkar ise neylesün” diye yazmış. Padişah bunu da görünce işi kestirip atmış: “Hiç korkmasın söylesün” demiş. (s.116)
Kitap 5 bölümden oluşuyor. Ağırlıklı bölüm olan birinci bölümde Türkçe ve onun katledilmesi diyebileceğimiz üzerine oynanan ayıklama çalışmalarına vurgu yapılıyor:
Her canlı gibi dillerin de bakıma, korunmaya ihtiyacı vardır. (s.13)
İnsanlar nasıl değişip gelişiyorlarsa, diller de öylece değişip gelişiyorlar bu bir tabiat kanunudur. Kanuna karşı gelip Türkçenin özüyle konuşalım demek mantığa sığmaz. (s.20)
Eskimiş, hatta ölmüş kelimelerin turşusu kurulmaz ama yaşayan, canlı, hayat dolu kelimeyi öldürmeye çalışmak veballi iştir. (s.21)
Bir milletin kendine has duygusu, düşüncesi, sanatı ve medeniyeti o milletin kültürü ise, kültürünü muhafaza eden, yayan, o kültürü bir nesilden ötekine aktaran da dilidir. O halde dilin mahvı kültürün mahvı, kültürün mahvı milletin mahvıdır. Dilini, kültürünü unutmuş, kaybetmiş bir milletin yaşadığı görülmemiştir. Bir milletin ömrü dilinin ve kültürünün ömrüne bağlı olduğuna göre, hepimizin millî şuur ve heyecanla Türkçeye ve Türk kültürüne sahip çıkmamız gerekir. (s.29)
Dil, insanın sese, söze, yazıya vurmuş aksidir. Dereye, göle eğilin, aynaya bakın, kendinizi görürsünüz. Dilde görülen de insanın kendisidir. Kişinin kemali kelamından belli olur derler. Olgun, olmuş insanın söyleyeceği söz de hamlıktan kurtulmuştur. (s.31)
Suhanı bîhûdeden hoş gelür âvâzı huruz
Bari manâsın bilmezse de hengâmın bilür (Nâbî) (Yani Horozun ötüşü boş lakırdıdan elbette daha hoştur, çünkü manasını bilmese de öteceği zamanı bilir) Ne kadar da doğru söylemiş. (s.38)
“Bir memleketin idaresini ele alsaydım, yapacağım ilk iş, hiç şüphesiz dilini gözden geçirmek olurdu. Çünkü dil kusurlu ise, kelimeler düşünceyi iyi ifade edemez. Düşünce iyi ifade edilmezse, vazife ve hizmetler gerektiği gibi yapılamaz. Vazife ve hizmetin gerektiği şekilde yapılmadığı yerlerde âdet, kaide ve kültür bozulur. Âdet, kaide ve kültür bozulursa adalet yanlış yollara sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar mühim değildir.” (Konfüçyüs) (s.56)
“Dil çamaşır yıkarmış gibi yıkanmaz.” (Goethe) (s.62)
Meşhur hikayedir: Adamın biri Arapça bilir görünürmüş. Halbuki koyun manasına gelen ‘ganem’ kelimesinden başka bir tek kelime bilmezmiş. Bir gün bir mecliste biri sormuş, Arapça kuzuya ne derler demiş. Arapça bildiğini söyleyerek övünen adam şaşırıp kalmış ama hemen toparlayıp ‘ona bir şey demezler, beklerler büyüsün diye, büyüdükten sonra ganem derler’ demiş. (s.65)
“Ölüm hadisesine hikmetin ışığı altında bakılabildiği nisbette ölüm ile hayatın birbirini tamamladığını anlıyoruz. Biz dünyanın hikmet kitabını ters ve yanlış okuduğumuz müddetçe de kıymeti sadece hayata veriyoruz ve bu mübarek, kurtarıcı ölümün kıymetini bir türlü idrak edemiyoruz? Ölüm olmasaydı bu hayat çekilebilir miydi?” (Nuri Arlasez) (s.80)
Garip bir şehirdir İstanbul. Yarısı dirilerin, yarısı ölülerin olan bir şehir.” (Duckett)(s.86)
A efendim, kan davası bir devletin, bütünüyle bir milletin örfü değildir ki. Mahallî bir ceza kanunu halinde bazı bölgelerde azala azala sürüp giden bir intikam alma duygusudur. Bugün hangi ana baba ve hoca yetişmekte olan gençlere kan davasını tavsiye eder? Örf ve âdet hükümleri değerindeki atasözlerimizden biri “Kan ile kanun eylenmez” der. Yaygın örfümüze göre ise ölümle öç alınmaz. (s.123)
Bir Fransız atasözü: “Azizlerle uğraşmaktansa Tanrı’ya başvurmak daha iyidir” (s.147)
Demirden perdelerini sıkı sıkıya kapatıp oturan bir komünist cennetinde halkın nefes alamayacak kadar bunaldığı, idarenin ağırlığı, baskısı altında iyiden iyiye ezildiğini gören iktidar, hangi dağda kurt ölmüşse, memurlara emir vererek yoldaşlara, kardaşlara mümkün olduğu kadar kötü muamele edilmemesini istemiş. Günlerden bir gün hıncahınç dolu bir trende bir aksırık sesi duyulmuş. Orada bulunan vazifelilerden biri kaşını gözünü devirerek, sesinin olanca dehşetiyle: -Kim aksırdı? Diye gürlemiş. Ne ses ne nefes! Sinen, ürken, kokan halk dut yemiş bülbüle dönmüş. Memur aynı hışımla tekrarlamış: Kim aksırdı? Başkalarına bir zarar gelmesinden çekinen, zaten canından bezmiş ihtiyar bir kadıncağız sesi titreyerek: Ben aksırdım oğul! Demek cesaretinde bulunmuş. Suratından düşen bin parça olan memur amirlerinden aldığı emri yerine getirip: Çok yaşa valide! Hayır duasında bulunmuş. (s.160)
Sevmek bir alışkanlıktır. İnsan bir kere alışmaya görsün, sonunda tiryakisi olur. (s.166)
“Adam söyleşüp bilişe, at kişneyip tanışa” diyen atasözümüz yirmi dört ayar bir söz. (s.168)
Beynun hanıma tşkr eidyor hayırı okumalar diliyorum.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (6)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
akifkaraca 27.02.2007
ilim ve fikir hayatımızın hanımefendilerinden muhterem akyavaş ın bu eserini ibret ve zevkle okuyacaksınız büyük kısmı dil meselesine ayrıldığı için de ayrıca mühim bir eser
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (5)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla