Kitap, İslam Ansiklopedisinde yaklaşık 72 sayfa olarak yayımlanan(30/408-481) ‘Hz. Muhammed’ maddesi esas alınarak hazırlanmıştır. Hz. Peygamber’in hayatı, şahsiyeti, İslam dini ve kültüründeki yeri çeşitli yönleriyle ele alınmış ve okuyucunun Hz. Peygamber’i çok yönlü olarak tanıması amaçlanmıştır. 13 yazarın kaleme aldığı madde Casim Avcı Bey editörlüğünde kısa özetlemelerle kitap haline getirilmiştir.(s.11) Kitap dört bölümden oluşmaktadır. ‘Giriş’te Hz. Peygamber’in Hz. Peygamber’in doğumundan önceki Mekke ve Arabistan’ın genel durumu; I. bölümde Hz. Peygamber’in hayatına genel bir bakış(Mekke ve Medine dönemleri), II.bölümde Hz. Peygamber’in şahsiyeti; III. bölümde Kur’an ve sünnete göre Resulullah’ın ibadet hayatı ve hukuktaki yeri, örnek oluşu ve mucizeleri; IV. bölümde ise İslam kültüründe tarihi süreç içerisinde Hz. Peygamber’in algılanışı ve onun etrafında oluşan sanat ve edebiyat ürünleri üzerinde durulmuştur.
Hz. Muhammed sadece bir peygamber olarak ilahi mesajı aktarmakla kalmamış, aynı zamanda bir beşer, bir aile reisi, bir eğitimci, bir devlet başkanı, bir hakim ve bir kumandan olarak bu mesajı hayatına yansıtmış ve kendisine inansın veya inanmasın, insaf sahibi herkesin takdir edeceği örnek bir kişilik sergilemiştir. Onun şahsında öksüz ve yetim büyümüş bir çocuk, hayatını kazanmak için ticaretle iştigal eden dürüst bir tacir, ev işlerinde yardımcı olan bir aile reisi, çocuklarına karşı şefkatli bir baba, namazda dahi sırtına alacak kadar torunlarına düşkün bir dede; Mekke’nin fethi örneğinde görüldüğü gibi, kendisini vatanından ayrılmak zorunda bırakan ve hatta öldürmeye teşebbüs eden azılı düşmanlarını dize getirdiği halde onlardan öç almak yerine, onları affetme erdemi gösterebilen bir kumandan; iyilik, doğruluk, hak ve adaletten şaşmayan, görevlendirmede liyakat ve ehliyeti esas alan, sıkıntısı olanın kendisine kolaylıkla ulaşabileceği adil bir yönetici; taraftarlarına en güçlü zamanlarında dahi hak, adalet ve merhametten ayrılmamayı tavsiye eden bir lider; toplumda yaygın hale gelmiş yanlış inanç ve anlayışlara yılmadan sabırla karşı koyan bir mücadele insanı; çocukları ve yetimleri, fakir, güçsüz ve kimsesizleri gözeten, savaş ortamında dahi çocuk, kadın ve yaşlıların hedef alınmamasını isteyen bir merhamet abidesi; insanların insafına muhtaç hayvanların korunmasını emredip onlara herhangi bir şekilde eziyet edilmesine karşı duran bir insan; karşılaştığı çeşitli zorluk, sıkıntı ve acı olayların neticede Allah’tan geldiğini bilerek yine Allah’a yönelen sabırlı bir kul; verdiği sayısız nimetler karşısında Allah’a layık olduğu şekilde kulluk etmek için olağanüstü gayret gösteren bir insan; dünyanın geçici, ahiretin ise ebedî olduğu şuuruyla dünyada kendisini bir yolcu gibi hisseden, mal, mülk, makam ve mevkiye değer vermeyen, genel olarak cezalandırmak yerine affetmeyi tercih eden, inananlarına bütün insanlığa ve hatta bütün yaratıklara karşı iyiliği, şefkat ve merhameti öğütleyen bir gönül insanı; kısacası Hz. Aişe’nin ifadesiyle Kur’an ahlakıyla ahlaklanmış ve bunu hayatının her yönüne yansıtmış örnek bir insan modelini görmek mümkündür.(s.10)
Resul-i Ekrem’in şemailini tasvir edenler içinde Hind b. Hâle’nin tasviri meşhurdur: Allah’ın elçisi iri yapılı ve heybetliydi. Yüzü dolunay gibi parlaktı. Uzuna yakın orta boylu, büyükçe başlı, saçları hafif dalgalıydı. Saçı bazen kulak memesini geçerdi. Rengi nuranî beyaz, alnı açık, kaşları hilal gibi ince ve sıktı. Burnu ince, hafifçe kavisliydi. Sakalı sık ve gür, yanakları düzdü. Bütün organları birbiriyle uyumlu olup ne zayıf ne de şişmandı. Göğsü ile iki omzunun arası genişçe, mafsalları kalıncaydı. Bilekleri uzun, avucu genişti. Yürürken ayaklarını yere sert vurmaz, sakin fakat hızlı ve vakarlı yürür, meyilli bir yerden iniyormuş görünümü verirdi. Bir tarafa döndüğünde bütün vücuduyla dönerdi. Konuşmadığı zaman daha çok yere doğru bakar ve düşünceli görünürdü. Arkadaşlarıyla yürürken onları öne geçirir, kendisi arkadan yürürdü. Yolda karşılaştığı kimselere önce O selam verirdi.(s.95)
Resul-i Ekrem'in ikisi cariye (Mâriye ve Reyhâne) olmak üzere on iki hanımı vardır. Hatice, Zeynep ve Reyhâne kendisinden önce vefat etti. Hayatının son on yılına kadar tek evli olarak yaşayan Hz. Peygamber’in bundan sonraki evliliklerini her biri özel sebeplere dayanmaktadır:
1.Dine son derece bağlı bazı Müslüman hanımları kocaları ölmesi üzerine himaye etmek
2.Araplar arasında evlilik konusunda yerleşmiş yanlış bazı âdetleri fiilî örnekle değiştirmek
3.Bir kabileden veya aileden kız alarak bu yolla İslam toplumunun kaynaşıp bütünleşmesini sağlamak
4.Kadınları ilgilendiren bazı özel bilgileri hanımları vasıtasıyla diğer Müslüman hanımlara öğretmek.(s.106)
Hz. Peygamber’in savaş stratejisinde insan ve mal kaybının asgaride tutulması önemli bir ilkeydi. Bu sebeple harekatlarda silahlı çatışma olmaması için özel tedbirle alır, anlaşmazlığın halli için büyük gayret gösterirdi. Arap Yarımadasında İslam hakimiyetinin sağlandığı on yıl içinde Hz. Peygamber’in katıldığı savaşlarda Müslümanların toplam kaybı 150, düşmanın kaybı ise 300 civarındadır.(s.124)
Kur’an-ı Kerim'in dört ayetinde Muhammed ismi geçmektedir.(Al-i İmran, 3/144; Ahzâb, 33/40; Muhammed; 47/2, Feth, 48/29)(s.132)
Resulullah’ın izinden gitmenin hükmü hakkında başlıca üç görüş ileri sürülmüştür:
1.Müstehap oluşuna dair delil bulunmadıkça onu örnek almak vaciptir(farz).
2.Vacip oluşuna dair delil bulunmadıkça örnek alınması müstehaptır.
3.Dinî konularda örnekliği vacip, dünya işlerinde müstehaptır.
Hakim görüşe göre Hz. Peygamber’in bütün yaptıkları ve söyledikleri tek bir hüküm çerçevesine sokulamaz. Başta Kur’an olmak üzere, diğer deliller ve karineler de göz önüne alınarak onun her fiili ve sözü ayrı değerlendirilmek suretiyle bağlayıcı olup olmadığı belirlenir.(s.151)
Şu beyitle noktalayalım:
“Âyînedir bu âlem her şey Hak ile kâim / Mir’ât-ı Muhammed’den Allah görünür dâim.” (Aziz Mahmud Hüdâyî) (s.161)