Allah İnancı Hakkındaki Yorumlar

KY-829025
06.08.2018
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
bekir topaloglunun okudugum yazilari hep guzeldi..
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
sagopakajmer37
08.04.2018
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Bekir Hocaya Allah rahmet eylesin.Güzel bir eser bıraktı gitti bizlere.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Seyithancan
18.03.2018
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Allah inancının insana ne kazandığı ve ne için Allaha inanmak zorunda olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
KY-1548042
10.12.2016
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Merhum Bekir Topaloğlu'nun DİA'daki "Allah" maddesini biraz genişleterek oluşturduğu bir eser. Kelam alanıyla ilgilenenlerin okuması gerekmektedir.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
komponist 27.01.2009
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
İslâm'da insanı dünya ve âhiret mutluluğuna eriştirecek Allah inancını konu alan bir eserdir.Allah inanci hakkinda deatyli bilgiler verilmektedir
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (2)
Bu Yorumu Yanıtla
muftuihsan 16.02.2010
Kitap, önceki semavî dinlerde olduğu/olması gerektiği gibi İslam’da insanı dünya ve ahiret mutluluğuna eriştirecek Allah inancını konu edinmiştir. Zihni ve gönlü gerçeklere açık olan kimselere hitap eden eserde kainatın yaratıcısı ve yöneticisinin varlığını ispatlamanın yöntemleri hakkında bilgi verdikten sonra O’nun birliği konu edinilmiştir. Çünkü insan denen saygın varlık Allah’tan başkasına boyun eğemez. Ardından duygu ve düşüncelerimizle yönelip dua edeceğimiz yüce varlığın bize lütuf ve inayetlerini gösteren, aynı zamanda O’nun bizi kabul ediş mertebelerini yansıtan isimleri anlatılmış, son olarak da diğer inanç ve düşünce sistemleri karşısında İslamiyet’in ulûhiyyet anlayışını belli bir sistem çerçevesinde dile getiren ilahi sıfatlar bahsi işlenmiştir. (s.8)
İslam Ansiklopedisi için kaleme alınan ‘Allah’ ve ‘Esmâ-i hüsnâ’ maddeleri genişletilerek bu kitap hazırlanmıştır. (2/471-498; 11/404-418)

Allah tabiatın varlığını, birliğini, yetkin niteliklere sahip olduğunu göstermesi bakımından apaçıktır; fakat zatının duyu organlarımızla idrak edilememesi bakımından gizlidir. İslam bilginleri, Allah’ın zatının dünya hayatında duyularla idrak edilemeyeceği, bu idrakin ahirette gerçekleşeceği konusunda-bazı görüş ayrılıkları bir yana-fikir birliği içindedir. (s.21)
İnsanın düşünmemesi, kişiliğinden ve hürriyetinden yoksun kalması demektir. (s.23)
Marazî halleri ve psikolojik nevrozları inceleyen Freud, hastaların özel durumlarını bütün insanlığa teşmil etmiş, dolayısıyla temelsiz ve genelleyici bir felsefe benimsemiştir. İnsanoğlunun tarihte kaydettiği fikir ve duygu yükselişlerini, dini inanç, temayül ve hazları, ahlakî davranış örneklerini, yüksek insanî duyguları, aile bağlarını, sanat eserlerini vs. cinsiyet duygularına bağlamak, bunların neden ve sonuçlarını cinsiyetin neden ve sonuçları içinde eritmek kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. (s.26)
İnsana mevcut ve mümkün bütün yanlışları öğretmek ve kaçınma yollarını göstermek elbette imkansızdır. Yapılması gereken şey, ona doğruyu öğretmek, doğrunun ölçüsünü vermektir.(s.26)
A.C. Morrison’un ‘Müsbet ilim yönünden insan, kainat ve ötesi’ kitabından aktarılan “Dünyanın en büyük laboratuarı” bölümü de okunmaya değer.(s.35)
Kur’an’ın başlangıç bölümünü oluşturan Fatiha suresinin her namazda birkaç defa okunarak tekrarlanmasının hikmetlerinden biri de, her halde tapınılacak, yardımı istenip sığınılacak yegane varlığın Allah olduğunu insanın zihnine ve gönlüne yerleştirmekten ibarettir.(s.47)

Peygamberimiz, tevhit dinine bağlı olmasına rağmen, Hıristiyanların Hz. İsa’ya insanüstü vasıflar atfetmeleri karşısında ümmetini uyarmış ve şöyle demiştir: “Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı insanüstü vasıflarla övdüğü gibi, siz de beni övmeyin. Ben sadece Allah’ın bir kuluyum. Benim için, Allah’ın kulu ve Resulü deyin”(Buhari)(s.60)
Bundan sonra tevhit inancı açısından büyük sakıncalar taşıyan şirk kavramı çeşitli görünümleri ile ele alınmıştır:
1.Büyük şirk (Burada şunu eklemek isterim: Kur’an, açık ve gizli biçimiyle şirkin köklerini kazımaktadır. Gizli biçimiyle şirk, aslında çok daha tehlikelidir ve ondan titizlikle kaçınmak gerekir. Bu uyarı gereklidir, çünkü bazı akılsızlar şirkin gizli olması durumunda zararsız olduğu kanısındadırlar. Doğrusu, açık şirk açıkça saldıran, kendisini açıkça belli eden düşman gibidir. Oysa gizli şirk dost görüntüsü altında bir düşmandır. Yahut şöyle de söylenebilir: Birincisi belirtileri apaçık olan bir hastalık gibidir; ikincisiyse, insan sağlığını yavaş yavaş öldüren gizli bir hastalık gibidir. Şu halde besbellidir ki, ‘açık’ şirk, tevhit inancıyla çatışmaya girdiğinde çareler bulunabilir. Fakat gizli şirke maruz kalan birisi, karşı karşıya bulunduğu tehlikeyi anlamaz ve tedricen ona yenilir. Kurban tehlikenin farkında olmadığı için imanı bu ölümcül gizli düşman tarafından mahvedilecektir.) (Tefhim, 2/370)
2.Yaratıklara aşırı hürmet
a.Şahısları yüceltme
b.Tabiatı yüceltme. Allah’tan başka hiçbir şey kutsallık taşımaz. Bizim bazı şeylere yüklediğimiz kutsallık sadece mecazi ve itibarî bir anlam taşır. İnsandan başka her şey yaratana kılavuzluk, yaratılmışa hizmet bakımından değer ifade eder, insan da tanıdığı ölçüde. Kabe, Hacerülesved, Mescid-i Nebî, Mescid-i Aksâ yapı, madde ve hacimleri bakımından değil, Müslümanların hayatında gördükleri vazifeler ve taşıdıkları hatıralar açısından değerlidir. Hz. Peygamber’in hırkası ve sakalı da aynı konumdadır. Dolayısıyla herhangi bir kutsallık taşımadıkları için Allah’tan başka hiçbir şey üzerine yemin edilemez; buna milyarların kıblesi olan Kabe de dahildir. Resul-i Ekrem şöyle buyurmuştur: “Yemin etmek isteyen, Allah’a yemin etsin, aksi takdirde sussun” (s.65).
3.Gaybın bilinmesi
4.Günahsızlık-şefaat
5.Riya ve menfaat
Üçüncü bölümde Allah’ın isimleri konusu ele alınmış, isimlerim sayısı, tasnifi, esma-i hünsada sevgi-korku ve kısa açıklamaları ele alınmıştır.(73-116)
Dördüncü bölümde Allah’ın sıfatları konusu ele alınmış, problemin ortaya çıkışı, sıfatların tasnifi ve kader konusu izah edilmiştir. (s.119-142)
Sonuç olarak,
İslam’ın sunduğu Allah mefhumu, aşkın bir varlık olmakla birlikte, insana ve kainata karşı ilgisiz değildir. O kainatı yaratan, her an yaratmayı sürdüren evreni yöneten Allah’tır. O mutlaktır, aşkındır; insan ise her yönden kusurlu, ihtiyaçlarla yüklü ve sonlu bir varlıktır. İkisi arasında ilişki kurulabilmesi için O’nun aşkın niteliğinden sıyrılıp insana benzemesine veya insan biçiminde maddîleştirilmesine gerek yoktur. Tam aksine bu ilişkinin kurulması yolunda insan, ruhu ve bütün psikolojik muhtevasıyla maddîlikten sıyrılmaya ve O’na yükselmeye çalışmalıdır. Zaten ölüm ister istemez insanın maddî varlığına son verecektir. Dünya hayatındayken ölümsüzlük şuuruna ulaşan ve geleceğin mutluluğu için hazırlananlar, bu duygudan yoksun olanlara yardım ellerini uzatmalıdır. (s.142)
Kıymetli Bekir Topaloğlu Hocamıza çalışmasından dolayı tekekkür eder, hayırlı çalışmlar dilerim.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla