Eskimeyen hikmeti bin yıl öncesinin eski türkçesinden okumak güzeldi. Bu basımın TDK baskısından farkı şu; TDK’nın metin, tercüme ve dizin olarak 3 ayrı ciltte bastığı Reşit Rahmeti Arat’ın çalışmasını tek bir ciltte toplamışlar. Soldaki sayfada asıl metin, sağdaki sayfada ise Arat’ın türkçeyi gayet güzel kullandığı tercümesini görüyorsunuz. Kitabın en sonunda ise kelime dizini var. Eseri bu şekilde basmak yazıldığı dil olan Karahanlı/Hakaniye türkçesini biraz olsun öğrenmekte büyük kolaylık sağlıyor. Atabetü’l-Hakayık ve Divan-ı Lügati’t-Türk’ün lisanı olan bu eski türkçemiz Türkiye türkçesine göre çok daha az değişikliğe uğrayarak Babürname’nin dili olan Çağatay türkçesine dönüşmüştür, bu eseri de Reşit Rahmet Arat günümüz diline kazandırmıştı.
İslami bir anlayışta yazılmış bu uzun eser 6645 beyitten oluşuyor, bir de başında 77 beyitlik bir giriş bölümü var. Okul yıllarında derslerde eserden çok sözü edilirdi de örnek okuduğumuzu hiç hatırlamıyorum, acaba eserin islami bir anlayışla yazılması yüzünden mi?
Bu eseri iyice inceledikten sonra TDK’nun öztürkçeye dönüş diye yaptığı hataları da göreceksiniz, mesela günümüz dilinde bir sürü –tay ekli kelime var, oysa bu öztürkçe değil moğolcadan gelir. Eğer dilimizdeki herhangi bir kelimenin Arapça veya farsça kökenli mi olduğunu, öztürkçe mi yoksa TDK-keşfi mi olduğunu anlayabiliyorsanız bile bu eser bu kavrayışınızı güçlendirecektir, ben istifade ettim, özellikle gramerdeki değişimleri müşahede etmek iyi oldu. Bu ayrımı yapamayanlar için faydasıysa tartışılmaz, eserde her ne kadar az miktarda Arapça ve Farsça kelime de geçiyorsa bunu dizinde belirtmişler.
Bu eseri ve daha nice değerli eserimizi günümüz diline kazandıran Reşit Rahmeti Arat’ı rahmetle anıyor, Kabalcı Yayınları’nı tebrik ediyorum.