E-Dergi

bir milletin kendi dilinde ibadet yapması kadar güzel bir şey yoktur. türkçemizle dinimiz anlayabilmek için büyük atatürk'ün yaptıklarını hepimiz bilmekteyiz. dini istismarı engellemek adına ibadetin türkçe olması gerekmektedir. kuran-ı kerim'i arapçasından okuyanlar hiçbir şey anlamadıkları gibi, bu yüce kitabı allah'ın bize neden indirdiğini de sorgulamaktan aciz bir durum içerisindeler. allah bu kitabı araplara indirmedi. allah bunu bütün milletlere topluluklara indir ki rehber edinip topluma yön verebilsinler. işte bu noktada arapça ibadet etmenin hiçbir anlamı yoktur.

alman vakıflarının ebert'inden adenaur'una böll'üne kadar birçok vakfın türkiye üzerinde oyunlar oynadığı söylenmiştir ki bunlar doğrudur. bergamada halkı örgütleyerek siyanürle altın çıkarılmasını engelleyen alman vakıfları, almanyanın dünyada en büyük altın rezervlerine sahip ülke olması bağlamında değerlendirilirse daha da açık bir durum ortaya çıkar karşımıza. almanyâ'nın sahip olduğu rezervler türkiyede de fazlasıyla bulunmaktadır. ayrıca necip hablemitoğlu da bu konu üzerine çok düşmüştür. alman vakıfları sadece bu olayla ilgili olarak değil demokrasi, insan hakları kılıfında türkiyede demokratikleşme faaliyetleri gerçekleştirmektedir. sivil toplum olgusunun yanlış bir yöne saparak türkiye lehine gelişmeyen bir çizgiye girmesinde alman vakıflarının çok büyük bir payı bulunmaktadır. bu açıdan altın olayları da bir dönüm noktasıdır. tekrardan teşekkürler cevizoğlu.

vatikan gerçekten de içinde barındırdığı büyük sermaye sahipleri sayesinde dünyanın gidişatına yön veren büyük bir küresel aktör ve odaktır. vatikan'ın türkiye'nin birliğine ve bütünlüğüne yönelik yapmış olduğu faaliyetler günümüzde birçok kişi tarafından bilinmektedir. gerek terör örgütlerini maddi ve manevi anlamda destekleyen, gerekse yaptığı misyonerlik faaliyetleri ile insanları kendi düşünce çizgisine çekmeye çalışan vatikan hakkında bilinmeyen birçok gerçek bu kitapta yer almaktadır. ayrıca ibm, general motors gibi büyük şirketlerde hisseleri olan kardinallerin neden kürselleşme yanlısı oldukları daha kolay anlaşılmaktadır. böl-parçala- yönet stratejisini bunun doğal bir sonucu olarak benimseyen vatikan da türkiyenin bütünlüğü açısından tehlike arz etmektedir. cevizoğlunun da dediği gibi vatikan batıdan gelen tehlikedir. batıdan doğudan kzueyden güneyden gelen tehlikeler bitmeyecektir ancak bunun abartılmaması aşırı nopktlara kaçılmaması gerekiyor. yoksa paranok-yak bireyler haline geliriz. türkiye, güçlü bir ülkedir ve okul bahçesi kadar bir alan içerisinde yer alan vatikan'ın türkiye'deki art niyetli hareketlerine yanıt verebilecek bir güce sahiptir. bunu da göz önünde bulundurursak daha gerçekçi bir anlayış içerinde olaylar değerlendirmiş oluruz.

bu kitap hem attila ilhan hem de türkiye açısından büyük bir milattır. attila ilhanın değindiği konular türkiyenin son yıllarda içinde olduğu durumun aynası olmasının dışında, dip dalgasının vardığı noktayı göstermesi açısından da çok büyük önem arz etmekte. rahmetli ilhan bu programda yaptığı konuşmalarla uyuyan bir milletin uyuyan ve tozlanmış beyinlerini açmış ve milli dirilişin temellerini atmıştır. kemalistiyle, ülkücüsüyle bütün bir türkiye özlemini de vurgulayan üstad ilhan'ın cenaze töreni de bunu göstermiştir. hemen her kesimden insanları ortak paydada buluşturmayı başaran attila ilhan, hulki cevizoğlu'nun da büyük katkıları sonucu bu progrmada türkiye'nin kaderini belirleyecek bir adım atmış oldu. atılan bu adım türkiye'nin güvenliği, birlik ve bütünlüğü amacına atılmış büyük bir hamle olmasının yanısrıa uyanan bir milletin emperyalizme karşı başkaldırısıdır.

bu kitapta kemalizm, sosyalizm ve din arasındaki karşılıklı ilişkileri kaleme alan alpaslan ışıklı gerçekten de herkesin okuması gereken bir kitap meydana getirmiş. bu üç sayacağını dayandırdığı nokta demokrasidir. üç ayağı da demokrasi ile ilişkileri bakımından irdeleyen ışıklı, bu üç kavramın birbirine karşıtlık oluşturmadığını ve bunları birbirine düşürmek isteyen odakların emperyal politikalar güden devletler olduğunu vurgulamaktadır. yine de din konusunda ve sovyet-türk yakınlaşması bağlamında sosyalizm- atatürk ilişkisinde bazı noktalara katılmasam da okurken son derece keyif aldığım bir kitap olması bakımındabn herkese tavsiye ediyorum. ben alpaslan hoca'nın görüşlerine kısmen katılsam da bazı noktalarda o kadar güzel tespitler yapmıştır ki insanın etkilenmemesi mümkün değil. örneğin üç diyalog balığı altında yaptığı giriş değerlendirmesinde insanların sadece kendi görüşüne ait kitapları okuduğu ve diğer akım veya ideolojilere yönelik kitaplar okumadığını, bunun doğal sonucunda da önyargılara sahip olduğunu vurgulamakta ve sadece idelojik bağları ve ideloji taraftarları arasındaki dayanışmayı arttırmaktan başka bir işe yaramayan tek taraflı kitapların okunmasını doğru bulmamaktadır.