Toplam yorum: 3.253.600
Bu ayki yorum: 5.625

E-Dergi

Adem Yaprak

Arabulucu - Avukat. 37 yaşındayım. 2009 yılında Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum. Yaklaşık 12 yıldır aktif olarak avukatlık yapmaktayım. Mesleğim gereği yaptığım okumalar dışında tarih, felsefe, psikoloji ve kişisel gelişim alanlarında da okumalar yapmaktan keyif alıyorum. Edebiyata ve müziğe olan ilgim her geçen gün artarak devam ediyor. İçimizdeki okuma aşkının hiç sönmemesini diliyorum.

Adem Yaprak Tarafından Yapılan Yorumlar

Kurumlara niçin güvenmiyoruz, güvenemiyoruz sorusunun cevabını yer yer akademik incelemeler, yer yer de gerçek örnekler üzerinden anlatan bir kitap. Devlet teorileri, devletin ortaya çıkışı, devlet-insan ilişkisi üzerine merak duyan bir şeyler öğrenmek isteyen herkesin okuyabileceği bir kitap.

Yazılış dili akıcı, okuması kolay bir kitap. Fazla detay ve akademik dil kullanmadığı için sıkılmıyorsunuz. Hatta bazı yerlerde bir sonraki bölümü merak ettiğiniz dahi oluyor. Zaten devlet, yönetim şekilleri, kurumlar, kurumsal güven ve algı gibi konulara ilgi duyuyorsanız bu kitabı okumaktan da keyif alırsınız.

Kitabın anlatım şeklini sevdim. Tabii ki devlet teorisi ve kurumların yapısı hakkında aşırı detaylı bilgiler aktarmıyor. Bu kitabı okuduktan sonra merak ederseniz daron acemoğlunun kitaplarına bakabilirsiniz. Ya da en temelden başlamak isterseniz Platon'un devlet kitabıyla alana giriş yapıp oradan da detay kısımları öğrenmek için başka yazarlara geçiş yapabilirsiniz.

Günümüzde kurumların güvenilir olma durumu oldukça farklılaşmış, neredeyse devletlerin yerini büyük şirketler almıştır. Bu durumda devlet kurumlarının güvenilirliği bir yana artık tüm kişisel verilerimizi ellerinde bulunduran şirketlerin de ne kadar güvenilir olduğu tartışılmaktadır. Dolayısıyla kitap belki sizde bu konuya da ilgi uyandırabilir.
Yazarın bu kitabı aslında 3 kitaplık bir serinin sonuncusu. İlk iki kitapta anlattığı hikayenin devamı niteliğinde bir romanla bizi buluşturuyor. İlk iki kitaptaki kadar akıcı olmadığını söylemek isterim. Zira bu kitapta daha çok yapay zeka ile ilgili bilimsel bilgi aktarımı yapılmış. Tabii ki bu bilgileri bir makale tadında okumuyoruz. Yazar roman karakterleri içine yedirerek bu bilgileri bize anlatıyor. Sinirbilim alanında yaşanan gelişmelerin hayranlık uyandırıcı olması bir yana, yazarın bunları en basit haliyle aktarması da oldukça etkileyici. Böylesine karmaşık konularda bilgi sahibi olabilmek ve güncel bilimsel gelişmeleri takip edebilmek için bu tür anlatımların olması oldukça önemli. Romanı beğendim, okurken yer yer sıkılsam da bitirmekte zorlanmadım. Zaten ilk iki kitaptan hikayeye aşina olunca bu kitapta anlatılanlar da onların üzerine eklenmiş oldu. Kitabın sonunu beğenmediğimi belirtmem gerek. Yani tüm bu anlatılanlardan sonra kitabın sonu biraz sade kalmış gibi geldi bana. Sanki hikayeyi bitirememiş olmaktan kaynaklı bir son gibi düşündüm. Böylesi serilerde hikayenin sonunu getirmek kolay olmuyor. Bu yüzden bunu da anlaşılabilir buluyorum. Yazarın kitaplarını özellikle bilime, yapay zekaya meraklı herkese tavsiye ederim.
Kendisini bir video paylaşım platformundan izlemeyi çok sevdiğim, anlatımıyla ses tonuyla her zaman kendine has üslubunu yansıtan Beyhan Budak'ın bu kitabı oldukça sade ama etkileyici bir anlatıma sahip. Hayatın içinde yaşadığımız zorluklar, içinde bulunduğumuz durumlara karşı zihnimizden geçen olumlu veya olumsuz düşünceler, çözüm yöntemleri çok güzel bir dille anlatılmış. Derin bir psikoloji veya psikiyatri kitabındaki anlatımları hayal etmeyin. Bu kitap gerçekten de hayatın içinde herkesin anlayabileceği bir dilde anlatıyor psikolojik yaklaşımları. Beyhan Budak'ın yaşanan durumlara ilişkin yaptığı isimlendirmeleri çok sevdim. Mesela, pembe panter yanılsaması pek çok kişinin yaşayıp da anlamlandıramadığı bir durum. Bunu kitapta çok güzel anlatıyor. Kendi yaşamından, çalışma hayatından, aile yapısından örnekler vermesi ise sizi kitabın içine iyice çekiyor. Siz de okudukça kendinizden bir şeyler buluyorsunuz kitapta. Üstelik de kendinizi bulduğunuz anlatılarda, çözüme ilişkin ipuçlarıyla ilerlemek de daha kolay oluyor. Kitap çok uzun olmadığı için kısa sürede okunup bitirilebilir. Ancak benim tavsiyem altını çizerek not alarak okumanız. Çünkü eğer kitaptakileri iyice özümseyip uygulamaya da koyabilirseniz hayat kalitenizi yükselteceğini düşünüyorum.

Keyifli okumalar diliyorum.
Rasim Özdenören'in daha önce başka bir kitabını okumamıştım. O yüzden onun üslubuna biraz yabancıyım. Okurken de bunu hissettim. Yazarın kullandığı üslup oldukça farklı. Hikayeyi bambaşka bir bakış açısıyla anlatıyor. Açıkçası muhafazakar bir pencereden olaylara bakıp buna göre bir anlatım benimsemiş yazar. Kullandığı dil oldukça sade ancak anlatım tarzı biraz karmaşık gelebilir. Yazar anlatmak istediği şeyi doğrudan anlatmak yerine metaforlar kullanmayı tercih etmiş. Yani kitabı okuduktan sonra hiçbir şey anlamamış da olabilirsiniz. Zira bu anlatım tekniği itibariyle biraz karışık görünüyor. Roman olmasına rağmen sanki bir köşe yazısı gibi yazılmış hissiyatı uyandırdı bende. Her ne kadar ödül almış bir roman olsa da beni içine çekebildiğini ve hikayeye ait hissettirebildiğini söyleyemem. Kitabın bazı bölümlerinde ne anlatıyor acaba diye düşünmeden edemedim. Zaten kitabın sonunda da konu bir yere bağlanmıyor aslında. Öyle havada kalıyor bazı şeyler. Üstelik de kitabın içinde öyle derinlemesine analiz veya tasvirler de yer almıyor. Tarzı oldukça farklı ancak roman türünde bence yeterli olmayan bir kitap.
Kitabın içindeki tüm beslenme önerileri bilimsel verilerden yararlanılarak hazırlanmış. Zaten yazar da alanında uzman bir hekim olduğu için verdiği bilgiler de bilimin ışığında. Beslenme düzenini değiştirmenin aslında o kadar da zor olmadığını, kapitalist düzende sırf daha fazla ürün satabilmek için beslenme düzenimizi nasıl bozduklarını bir kere daha öğrenmiş oluyorsunuz.

Yazım dili sade ve anlaşılır. Bilimsel veriler oldukça anlaşılır bir dil aracılığıyla aktarılmış. Ayrıca kitabın içinde yer alan beslenme önerileri ve tarifler de oldukça kullanışlı. Ben kendi üzerimde denemeye başladım. Zaten bu tür bir beslenme düzeni ve egzersiz yaparak sağlıksız olma ihtimaliniz kalmıyor eğer başkaca kalıtımsal bir rahatsızlığınız yoksa.

Egzersiz yapmak derken öyle yoğun bir sportif faaliyetten de bahsetmiyor yazar. Sadece günlük basit açma germe hareketleri ve düzenli yürüyüş önerilerinde bulunuyor. Pek çok belgeselde de uzun yaşayan insanların sırrının egzersiz ve beslenme olduğu ayrıca iyi bir sosyal çevre ve arkadaşlığın da etkisi olduğu kabul ediliyor.

Herkese keyifli okumalar dilerim.