Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

ihtiyar_balıkçı Tarafından Yapılan Yorumlar

21.11.2005

Türk edebiyatında adını kahramanın adından alan yapıtlardan biridir Murtaza
Yine Türk edebiyatında yalnızlığıyla kendi dünyasını örmüş, yalnızlığı kimlik edinmiş, düşle gerçek arasına sıkışmış kahramanlardan biridir.
Belki dünya edebiyatının yalnızlarından biridir; yani Türk "Don Kişot"udur.

Don Kişot gibi doğruluğun, vatanın yolundadır; ancak bunu anlayacak ve ona hak verecek bir toplum yoktur.
Yapılması gereken, bu adamı hemen akıl hastahanesine tıkmaktır.

Orhan kemal'in üçkağıtçi kahramanları,
ve hırsızları bu, evine ekmeği borç alan kahramanı bir punduna getirip nasıl deliğe tıkmamış anlayamadım.

Belki de yazar onu diğer kahramanlara karşı korumuştur. Hem de öyledir. Aslında Orhan Kemal de açlık sınırında yaşamına rağmen halk,vatan,hak-hukuk düşleriyle kendi "Don Kişot"luğu olarak görmüştür Murtaza'yı.

Bir "bekçi" değildir Murtaza, insanları doğru yola çağıran bir velidir.
Halka göre ise bir deli...
20.11.2005

Yapı Kredi Yayınlarının hoş bir kitap tasarımı var, bazı şiir kitaplarının basımında kullandığı.Bu şiir kitabı da özel boyutlarda basılmış hoş bir görünüşe sahip.
Almanca Yazan bir sanatçı Zafer Şenocak, arada bir ana diliyle de yazıyor. Kabul etmeliyiz ki her gün dilimizi kullanmasına rağmen Türkçeyi Zafer Şenocak kadar yeterli güzellikte kullanamayan nice sanatçımız var.

Şiirin insanın ilk sevdası olduğu her zaman açık şekilde ve tekrar tekrar anlaşılıyor. Öykünün,denemenin,gazete yazısının duyuramadığını şiir duyurur. İnsanı ta yüreğinin derininden yakalar. Zafer Şenocak'ı da yakalamış. Çeşitli edebi türlerde yazdıklarının arasına şiir sevdasını sıkıştırmış ve " Kara Kutu" yu yazmış.
Diller,dinler, kültürler arasındaki sınırların öznel olduğuna inanır; değişik dillerde yazar.
Behçet Necatigil'i sevdiği kadar Alman şair Günter Eich'i de sever.
Gizem,yabancılık, "keşfedilemeyen son kıta", Tanrıdan kopmuşluk ve "yalnız kalmışlık" kitaptaki şiirlerin ana temalarını oluşturuyor.
Değişik dillerde tanınan sanatçılarımızın bir kültür elçimiz olarak da görev yaptığı göz ardı edilmemeli.
19.11.2005

Yazar İstanbul'da doğmuş uzun bir süre Türkiye'de öğrenim görmüş, daha sonra Fransa'ya gitmiş, ardından İsrail'de çalışmış biri.

Bir anı-kitap sayılabilir. Her ne kadar anılarını yazmadığı açıksa da her sayfada yazarın çocukluğu buram buram tütüyor.
Bir kız çocuğu, Türkçe-Fransızca-İbranice arası gel-gitleriyle okula devam etmekte.
Bu yaşananları anlatırken nesnenin, dinsel motiflerin, masalların egemenliği var sayfalarda.

Çocuk ve düşleri yapıta damgasını vururken kahramanın zihninde, imge dünyasında düşsel öğeler baskın.

Yazar kendi dünyasında yaşadığı kültür karmaşasını kentin-İstanbul'un- de yaşadığının farkında.Bu nedenle yaşamındaki çokkültürlülükle atbaşı gidiyor kentin çokkültürlülüğü.
Türkiye'de yaşamış bir Yahudi olarak, ülkemizde kendini "yabancı" hissetmediğini ancak 60'lı yılların Fransa'sında "yabancı" duygusunu hissettiğini belirtirken yıllar öncesinde ülkemiz insanlarının ne denli hoşgörülü olduğunu vurgulamakta.

Farklılığa biraz daha saygı.
LÜT
FEN
18.11.2005

Türk öykücülerin Çehov tarzı durum/kesit öykülerinin arasında usta bir öykü yazarını okumak nane şekeri sonrası ağızda duyulan bir ferahlık.

Çağdaş Türk öykücülüğüne egemen yalnızlık, yoksulluk ve yoksunluk dolu bir içeriğin yanında bir yersiz yurtsuzun, bir serüvencinin hapishaneden yazdığı öyküler ince bir sızıya belirsiz gülümsemeler katıyor.

Her öykü kahramanının uzun uzun gözlemlendikten sonra aktarıldığı belli. Bu gözlem derinliği hapishanede yapacak başka işi olmamasının verdiği rahatlıkla da ilgili.

Taklit elmasları gerçek elmas diye satmanın yasaya ve ahlaka uygun olması düşüncesi ancak O. Henry gibi sokakların satıcısında yer alabilir.

Zencileri kızartmaya hevesli insanların yaşadığı yerde de mutlaka en çok satılan şey, odun külü ve benzinden yapılan çıradır.
Sıradan insanların öyküsü çarpıcı gelişmeler, düğümler ve çözümlerle aktarılıyor. Bir "olay öyküsü" yazarı; ancak kişilerin ruhsal durumları ve yaşama bakışları olayın önüne geçiyor.
"Tefecilere on dolar kazık atan insan utanılacak bir iş yapmamıştır." onun kahramanlarına göre.

Yakınlarda biri size 100 dolarlık "Galconda Altın Yatırım Şirketi" hisse senedi sattıysa bilin ki O.Henry'in kahramanlarından bir tarafından kazıklandınız.
17.11.2005

Firuzan, öykülerinde kadının dünyasını sıcak bir öykülemeyle aktarır. Anlattığı kadınlar toplumun yoksul kesimindendir. İşçiler, Anadolu'dan göç edip büyük kente karışmaya çalışmış ancak bir yama olarak kalmış insanlardır onun öykü kahramanları.

Kız çocuklarını anlatmaktaki başarısı kıskanılacak denli güzeldir. Bir de Tomris Uyar, sık anlatır kız çocuklarını.

" Çocuktur o, çocuk uykusu doyumsuz olur. Her sabah helvayla ekmek yersin." cümleleri kitaba adını veren öyküden alınan bir şiir dizesi gibidir.

Yoksulluğun sımsıcak bir ekmek gibi insanı sarıp sarmalayan sıcak sevgisini taşıyor Firuzan'ın öyküleri.
Yalnız başlarına hayata,insana direnen insanların türküsüdür bu öyküler.

Firuzan: " Sanatçılar ince duyarlıkları, keskin zekâları, sorgulayıcı kafa tutuşları, yaşamı ve insanı algılama derinlikleri ile yaşananların sorgulanmasında baş noktada yerini alır." der.

" Parasız yatılı imtihanlarının çocukları (neden) hep erken gelir."
Hiç gecikmezler.