E-Dergi

Masalsı ve akıcı bir anlatımı o kadar güzel ki okuyun, okutun.
Kitabın ana karakteri, Havva ile Adem’in oğlu Kabil, kardeşi Habil’i öldürdükten sonra da Tanrı tarafından lanetlenir. Kabil’in laneti evinden uzakta zaman ve mekan kavramları olmadan yolculuk etmektir. Gittiği yerler arasında Sodom ve Babil, karşılaştığı insanlar arasında da Lut, İshak, İbrahim ve Nuh gibi peygamberler var. Kutsal kitaplarda anlatılan ve bu kitapta da Kabil’in deneyimlediği olayları yine Kabil’in gözünden eleştirirken, söylemek istediklerini sıralıyor yazar. Oldukça eleştirilse de ben sevdiğimi söyleyebilirim.

Bir köpeğin satılarak çeşitli işlere koşulması köpeğin vahşi doğa şartları ile savaşı anlatılıyor ama en önemlisi insanları tanıdığında çok daha fazla acı çektiği görülüyor. Eğitim sırasında sopayla eğitilir. Ve bu eğitimde çektiği acılar karşısında çaresiz kalışı bütün yaşamı boyunca izi kalan bir anıdır unutamadığı. Zaman geçer ve Buck değişir, öldürmeye alışmış bir canavara dönüşür. Ve yakaladığı avlara acı çektirdiğinde adeta zevk(intikam) alır.
Bir gün bir ses duyar. Bu ses Vahşetin Çağrısı’dır. Ormanın derinliklerinden gelir. Başlangıçta belli belirsiz duyduğu bu ses zamanla netleşir. Aslında Buck bu sesi insandan öğrenmiştir, elinde sopası olanın güçsüzü öldürdüğü. Akıcı bir dille anlatılmış olsa da çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim ama okunabilir hatta çok seven de olabilir.

Kafka'nın Çorbası'nda yemek tariflerini, Sartre'ın Lavabosu'nda tamirat işlerini okumuştum bu kitapta ise bahçe işlerini okudum. Birbirinden farklı 12 yazarın dilinden anlatılmıştı ve diğer kitaplarında da olduğu gibi Mark Crick yaratıcılığını konuşturmuş

Kafka'nın Çorbasından sonra bu kez Sartre'ın Lavabosu ile birbirinden farklı 14 yazarın dilinden tamir ve tadilat işlerine konuk oldum. Hemingway ile duvar kağıdı kaplama, Kundera ile pencereye cam takma, Murakami ile badana yapma, Dostoyevski ile banyoya fayans döşeme, Edgar Allan Poe ile tavan arasına tahta döşeme, Goethe ile küvetin etrafına izolasyon macunu çekme, Sartre ile lavabo açma ve dahası... Hepsi de yazarların anlatımı ile hikayeleştirilmiş şekilde.

Birbirinden farklı 14 yazara bürünüp onların dili ve anlatımı ile yemek tariflerini hikayeleştirmiş bizlere. Franz Kafka usulü Çabuk Miso çorbası, Marcel Proust usulü Tiramisu, Marquez usulü Coq au Vin, John Steinbeck usulü Mantarlı Risotto, Woolf usulü Clafoutis Grandmere, Borges usulü Dieppe Dilbalığı ve dahası... Hepsi de yazarların anlatımı ile hikayeleştirilmiş şekildeydi. Birbirinden farklı yazarların dilinden sanki onlar anlatıyor hissi vererek oldukça farklı bir kitap çıkarılmış ortaya ki bence bu bir çeşit ustalıktır.