Toplam yorum: 3.088.827
Bu ayki yorum: 8.515

E-Dergi

Çepni55 Tarafından Yapılan Yorumlar

04.04.2014

Ayşe Kulin'in 1999 yılında piyasaya çıkmış olan romanı Sevdalinka.
Ancak ben epeyce bir geç kalmışım okumakta...
Konu Bosna Savaşı. Saraybosnalı gazeteci Nimeta ile mühendis eşi Burhan ve Nimeta'nın yasak aşkı Hırvat Stefan'ın etrafında gelişen bir hikaye. Bosna ve Boşnak tarihinin de aile hikayesiyle iç içe geçtiği bir durum var. Yazar savaş öncesi Yugoslavya'yı anlatıyor evvela. Kulinoviç ailesinin Saraybosna'daki hayatı. Sonra ise 1991-93 yılları arasında özelde Saraybosna kuşatması ama genelde Bosna'daki katliamlar. Konu çok ilgimi çektiği için de olabilir ama büyük bir akıcılıkla okudum romanı. Bazısı bildiğim bazısı bilmediğim çok şey var içinde. Yakın zamanda oraları görmüş olmam da hayli etkili oldu. Çetnik düşüncesindeki Sırpların insan bile olmadıkları düşüncesine sahibim, daha da pekişti. Bazı bölümleri okurken bile tahammül edemiyorsunuz. İnsanın aklına geldikçe kötü oluyor. Zvornik katliamı ve akla hayale gelmeyecek şeyler... Bunları yapan insan olamaz diyorsunuz bir kez daha ve sonra onların zaten insan olmadıklarını anlıyorsunuz.

Nimeta karakterini çok sevemedim ama sanırım Yugoslavya döneminde sadece adı müslüman kalmış Boşnak çoğunluk içinde Nimeta gibiler bolca vardı. Kocası Burhan ise bir Boşnak prototipi olmuş. Savaşın evireceği, özüne döndüreceği bir tip. Keza Raif ve Fiko da öyle. Yazarın semboller kullandığını görüyoruz. Bizi bir bölümde geçmişe, Bosna Krallığı dönemine kadar götürüyor. Stefan imgesi orada netlik kazanıyor. Ancak ben şunu iyi biliyorum ki Boşnak katliamında Hırvatlar da Sırplardan hiç aşağı kalmamıştır. Kitapta Hırvatlar adeta Boşnaklarla masumiyette eş tutulmuş gibiler. Gerçi hikayenin devamında Stefan'ın klasik tarzda bir Hırvat olmadığı ortaya çıkıyor ama...

Bosna'ya ilgi duyanlara tavsiye ederim.
01.04.2014

Kırımlı yazar Dağcı'nın II. Dünya Savaşı yıllarında zorluklar yaşayan Joseph adlı bir askeri anlattığı eseridir. Güya, Cengiz Dağcı ile Londra'da tanışırlar ve Joseph'in hikayesini dinleriz. Ancak bu Dağcı'nın yaşadıklarına çok benzemektedir. Savaş sonrası hem Dağcı hem de Joseph vatanlarını kaybetmiş ve Londra'da mülteci olarak yaşamaya başlamışlardır.
07.03.2014

Cabbar Ertürk'ün hayat hikayesi var kitapta. Azerbaycanlı bir Türk olan Ertürk, II. Dünya Savaşında SSCB ordusunda yer almış yüz binlerce Türkten biridir. Ancak savaşta Almanlara esir düşer. Esir kamplarında sıkıntılı aylar yaşar. Maalesef komünizmin ezdiği Türk kökenli insanlar için Almanlar da çok farklı değildir. Gelgelelim bir müddet sonra Almanlar esir Türklerden bir Türkistan lejyonu oluştururlar ve Kızılorduya karşı kullanmak isterler. Lakin müttefiklerin de savaşa girmesiyle gidişat aleyhe döner. Artık Cabbar Ertürk gibiler için geri dönüş düşüncesi yoktur. O da bir yolunu bulup çok sevdiği Türkiye'ye iltica eder. Kitap Ertürk'ün hatıratı durumunda.
07.03.2014

Tarih derslerinde bize öğretilen temel bilgilerden birisi de Türkiye'nin II. Dünya Savaşına girmediğidir. Bu doğrudur ancak acaba kaçımız aynı savaşta en fazla kayıp yaşayan milletlerden birisinin de Türkler olduğunu biliriz. Öyle ya, biz savaşa girmediysek nasıl olur da yüz binlerce Türk hayatını kaybetmiş olabilir? Çünkü dünyada bizden başka Türk toplulukları da var ve bunlar söz konusu savaşta ağırlıklı olarak Sovyetler Birliği, kısmen de Çin, Yunanistan, Bulgaristan gibi devletlerin ordularında silah altına alınmışlardı.

Halil Burak Sakal'ın titiz çalışması bize SSCB'nin Kızıl Ordusunda silah altına alınıp, savaşa sokulan Kırgız, Kazak, Türkmen, Karakalpak, Özbek, Kırımlı, Azerbaycanlı Türkler başta olmak üzere pek çok müslüman unsuru anlatıyor. Harbin ilk başlarındaki süratli Alman ilerleyişi karşısında yüz binlerce Türk/müslüman kokenli Sovyet askeri de esir düşmüştür. Esir kamplarında zulüm gören bu insanlardan neden sonra Stalin ve bolşevizme karşı savaşacak ve bağımsız Türkistan'ı oluşturacak Türkistan Lejyonu meydana getirilecek. Kitap, savaş öncesinde Türkistan'ın durumundan savaşın bitiminden sonraya kadar yaşananları oldukça tefarruatlı ve başarılı bir biçimde anlamtakta. Konuya ilgi duyanlara tavsiye edilir.
26.02.2014

Mihmandar, Eyüp semtine adını veren büyük sahabe Eyüp Sultan'ı merkezde tutan bir roman. Bazı tıkanıklıklarına rağmen genel hatlarıyla başarılı ve kendini okutan bir roman olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Peygamber Efendimiz(sav)'in Mekke'den Medine'ye hicret etmesi ve burada ilk aylarda Ebu Eyyüb'ün evinde kalmasıyla başlıyor roman. Böylece Hz. Peygamber'in mihmandarı ve hadis nakledicisi olan Eyyüb El Ensari'yi tanımış oluyoruz. Sonrasında 50-60 yıl kadar sonraki döneme geçiliyor. Emeviler devridir ve Muaviye, oğlu Yezid'i emirlik için hazırlamaktadır. Siyasetin karşısında dimdik duran son sahabelerden birisidir artık Eyüp Sultan ve son arzusu İstanbul'u kuşatan İslam ordusunda yer almak ve şehit düşmektir. O meşhur hadise de atıfta bulunan romanda daha pek çok kahraman da yer alıyor. Velhasıl, Eyüp Sultan'ı tanımak ve sevmek için çok ideal bir roman...
Son Gezdikleriniz
Askılı Bez Çanta - Friedrich Nietzsche