E-Dergi

Kitap kurtları Ali Çimen’i ‘Tarihi Değiştirenler’ serisinden biliyorlar. Tarihi Değiştirenler üst başlığıyla ‘liderler, olaylar, kadınlar, günler, konuşmalar, bilginler’ serilerinin de yazarı olan Çimen, kendine has bir okur kitlesine sahip isimlerden birisi. Çimen uzun yıllar çeşitli Avrupa şehirlerinde gazetecilik yapmasının ve dört yabancı dil bilmesinin avantajını kullanmış bu romanında. Ancak Tarihi Değiştirenler serisindeki üslubuyla hayli başarılı olan Çimen’in roman dilinin nasıl olacağı da merak konusuydu. Bu romanla onu da görmüş olduk.
Evet, Ali Çimen dünya çapında bir romancı değil; muhtemelen böyle bir iddiası da yok. Çünkü kurgu gayet iyi ancak diyaloglardaki kopukluklar, zaman zaman okurda sıkılma hissi oluşturabiliyor. Lakin bu durum 384 sayfalık bir roman için oldukça az bir toplama sahip.
Romanın kahramanı Sibel Ulutürk adlı bir MİT görevlisi. Sibel’in Jack adlı bir CIA ajanıyla da aşk-ı memnu durumu var. Benim adıma bütün roman boyunca pek de hoş karşılanmayan bir durumdu bu; bir zaaf. Gelgelelim çarpıcı finalde bu bir kazanca dönüşecek. Her neyse, roman boyunca CIA, MİT, Mossad başta olmak üzere İran, Rus gizli servislerini görebiliyorsunuz. Çalışma metotları, zihni arka planları… Sadece bunlar değil; 2000’li yıllara damgasını vurmuş olan pek çok politikacı ve olay da romanda kendine yer buluyor. Mesela bizden Başbakan Erdoğan ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan bunlardan ikisi. Sadece onlar değil tabii. ABD Başkanı Barrack Obama’dan İsrail’in katil ruhlu liderleri Netenyahu ve Peres; İranlı Ahmedinecad ve diğerleri…
Romanda yakın tarihte Ortadoğu’yu alakadar eden pek çok önemli hadise de yer buluyor. Mavi Marmara olayı; Erdoğan’ın Arap coğrafyasındaki popülaritesini artışı ve arka planı. Tunus’ta başlayan ve sonrasında neredeyse bütün bir Arap coğrafyasına yayılan Arap Baharı –ki kitabın ismi biraz da bundan geliyor. Çünkü teoriye göre Kırık Heykel, Suudi yönetiminin düşmesi manasına geliyor. Hatta kitaptaki iddiaya göre İsrail ile Suudi Arabistan arasında gizli bir antlaşma imzalanmış. Bunun kökeni de kitabın giriş sekansını oluşturan 1979’daki Kabe Baskınına dayanıyor. Kitapta bunun gibi pek çok nazariye yer alıyor ve baktığınızda da akla hayli yatkın görünüyor.
Kitabın büyük bir kısmı gerçek olaylar üzerine kurgulanmış durumdayken final bölümü tam bir kurmaca ama iyi bir kurmaca. Adeta bir filmin son sahnelerini seyrederken buluyorsunuz kendinizi ve bazı şeylerin ucu açık kalsa da sıkı bir çözümlemeye giriyorsunuz.
Casus filmlerinden ya da hikayelerinden hoşlananlar için ideal bir kitap Kırık Heykel.

90'lı yılların başında adını bile ilk defa duydukları ülkelere giderek buralarda okul açan fedakar Türk öğretmenlerin hikayeleri var kitapta.

Daha önceki seriden seçilmiş isimlerin ve olayların olduğu kitap üslubu bakımından çok başarılı. Tarih severlere şiddetle tavsiye edilir, üstelik fiyatı da çok uygun.

Beşir Ayvazoğlu'nun yıllar önce çıkan romanı Bozgunda Fetih Rüyası'nı okumak ancak kısmet oldu. Kitap bir biyografik roman niteliğinde. Romanın kahramanı ise ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı. Romanda ağırlıklı olarak 1915'ten 1922'ye kadar yaşananlar yer alıyor. Yahya Kemal'in şahsi hayatına paralel olarak Osmanlı ve Türk tarihi de arka dekorda anlatılıyor. Romanda devrin edebiyatçı, gazeteci, siyasetçi, devlet adamı ve askeri kişilikleri de kendine yer buluyor. Bilhassa kaybedilen Balkan toprakları ve şairin içinde açtığı yaralar dikkat çekici. Döneme ve şaire ilgi duyanlar için önemli bir kitap.

Yunus Emre'nin adeta yeniden keşfedildiği ve farklı portreler çizildiği bir dönemde Sezai Karakoç, onun müslüman bir mutasavvıf olduğunu anlatıyor. Kitabın ikinci bölümünde ise Yunus'tan seçme şiirler var. Yunus Emre büyük bir şair, hakiki bir mümin. Çok güzel mısralar var, birkaçını paylaşayım.

Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi şol göz yumup açmış gibi

Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi...

Ya da

Vardım bunların katına
Baktım ecel heybetine
Nice yiğit muradına
Ermeyüben ölmüş yatur...