E-Dergi

Kitabı büyük bir istekle satın almıştım. Ama okumaya başlayınca hayal kırıklığına uğradım diyebilirim. Bu kadar kötü bir tercüme beklemiyordum. Devrik cümlelerin bolluğu ve yüklemi unutulan cümllerin yüklemden sonra ki kelimeleri ile tam anlamıyla bir karmaşa. Sosyal Yayınlarına bu tercümeyi yakıştıramadım.

Okumadan önce hakkında biraz araştırma yapmıştım. En çok konuşulan, en çok okunan ve en çok tartışılan aşk romanlarından biri Kamelyalı Kadın... Belki de bu yüzden biraz çekmişti beni, okuduğum zaman en çokların nedenlerini daha iyi anlayabildim. Duyguların çok güzel akıtıldı satırlar, güçlü cümle yapıları ve en önemlisi çarpıcı bir konunun içtenlikle anlatımı... ama deyip tartışmaların nedenlerini görmek lazım. Romanın kahramanı direk yazar yerinde, anlatıcı rolünde olması ve bazen direk okuyucu ile konuşması bence çok basit durmuş. Yer yer direk günlüğe yazdığımız havayı hissediyor insan, anlatıcıyı hiç beğenmedim. Hatta kitabı elimden bir kaç kez bıraktıracak kadar neden sorusunu sordurdu bana.

Şimdi düşünüyorum, belki de sadece konusunun içtenliği ile dünya edebiyatında yer edinen bu romanın birçoklarına göre büyük roman olamayışının nedeni bu anlatım tarzı. Ve eklemek lazım bazen Türk yazarlarına haksızlık ediyormuşuz.

Yıllar önce okumuştum, geçen gün yeniden satın alıp yeniden okuma bahtiyarlığına eriştim. Her ortamda söylemişimdir. Türk Edebiyatının en büyük kalemlerinden biri Peyami Safa. İnanılmaz bir kelime haznesi ve onları çok güzel bir şekilde bağlayabilme kabiliyeti. Ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nda görebileceğiniz muhteşem bir psikolojik tahlil gücü... Kesinlikle herkes okumalı.

Nazan Bekiroğlu'nun okuduğum ilk kitabı. Bir arkdaşımın hararetli tavsiyeleri üzerine alıp okuduğum bir kitap. Çok uzatmadan şunu söyleyebilirim, ben edebiyatta biraz geri kafalı kalmayı seven biriyim. Okuduğum kitaplarda hep Peyami Safa'yı, Ahmet Hamdi'yi ve o dönemin o esşiz dil gücünü ararım. Nazan Bekiroğlu'nda bu gücü görmek beni çok mutlu etti. Eskilerden kim kaldı diye soruyorsanız, Nazan Bekiroğlu.

Tarihi roman tarifini yapmak için bu kitabın okunmasını tavsiye etmekten daha doğru bir iş olmaz kanımca. Sürükleyici bir anlatım, kusursuz bir dil ve tarihin buluştuğu satırlar. Okurken bırakamıyorsunuz ve nasıl bittiğini anlayamıyorsunuz bile. Bu kitabı okumak milli şuur kavramının yerleşmesi için gerekli. Japonya'da her ilkokul öğrencisini atom bombalarının atıldığı yerlere götürerek "atalarınızın yaşadıklarını görün derler. Bu o çocukların gelecekte milli şuurlarının oluşması için çok büyük etki yapar ve şu an bulundukları durum ortadadır. Bizim tarihimizde bu tür hadiselerle dolu. Anlatmayı bildiğimizi sürece, işte bu kitap bu anlatımın nasıl olacağının kusursuz göstermesi acısında çok önemli.