Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

Çar-ha-cı Tarafından Yapılan Yorumlar

13.12.2006

Eskimeyen hikmeti bin yıl öncesinin eski türkçesinden okumak güzeldi. Bu basımın TDK baskısından farkı şu; TDK’nın metin, tercüme ve dizin olarak 3 ayrı ciltte bastığı Reşit Rahmeti Arat’ın çalışmasını tek bir ciltte toplamışlar. Soldaki sayfada asıl metin, sağdaki sayfada ise Arat’ın türkçeyi gayet güzel kullandığı tercümesini görüyorsunuz. Kitabın en sonunda ise kelime dizini var. Eseri bu şekilde basmak yazıldığı dil olan Karahanlı/Hakaniye türkçesini biraz olsun öğrenmekte büyük kolaylık sağlıyor. Atabetü’l-Hakayık ve Divan-ı Lügati’t-Türk’ün lisanı olan bu eski türkçemiz Türkiye türkçesine göre çok daha az değişikliğe uğrayarak Babürname’nin dili olan Çağatay türkçesine dönüşmüştür, bu eseri de Reşit Rahmet Arat günümüz diline kazandırmıştı.

İslami bir anlayışta yazılmış bu uzun eser 6645 beyitten oluşuyor, bir de başında 77 beyitlik bir giriş bölümü var. Okul yıllarında derslerde eserden çok sözü edilirdi de örnek okuduğumuzu hiç hatırlamıyorum, acaba eserin islami bir anlayışla yazılması yüzünden mi?
Bu eseri iyice inceledikten sonra TDK’nun öztürkçeye dönüş diye yaptığı hataları da göreceksiniz, mesela günümüz dilinde bir sürü –tay ekli kelime var, oysa bu öztürkçe değil moğolcadan gelir. Eğer dilimizdeki herhangi bir kelimenin Arapça veya farsça kökenli mi olduğunu, öztürkçe mi yoksa TDK-keşfi mi olduğunu anlayabiliyorsanız bile bu eser bu kavrayışınızı güçlendirecektir, ben istifade ettim, özellikle gramerdeki değişimleri müşahede etmek iyi oldu. Bu ayrımı yapamayanlar için faydasıysa tartışılmaz, eserde her ne kadar az miktarda Arapça ve Farsça kelime de geçiyorsa bunu dizinde belirtmişler.

Bu eseri ve daha nice değerli eserimizi günümüz diline kazandıran Reşit Rahmeti Arat’ı rahmetle anıyor, Kabalcı Yayınları’nı tebrik ediyorum.
12.12.2006

Kitabı okumadım ama gerek Pegasus gerekse Mefkure yayınlarından çıkan baskılarının kitapyurdu.com sayfalarına bakıyorum ve yorum yazanların başka hiç bir kitap için yorum yazmadıklarını görüyorum.. İşin garibi bu yorum yapanların hepsinin yazım üslubu, tarzı göze batacak kadar begayet ve bağırarak "aynı"!!... Bunu görünce insan "bu acaba kitabı pazarlamaya yönelik bir kampanya desteği mi" diye düşünmeden edemiyor; kitabı sitenin önsayfasında reklam edip sonra sanki bir kaç farklı kullanıcıymış gibi bir kaç ayrı hesap açıp kitabı öv, en azından bin adet satışı bu şekilde garantileyebilir misin" gibi bir mantık olabilir mi?... Benzeri bir şeye sinema sitelerinde de rastlıyorum. Olacak şey değil... Kitapyurdu.com editörlerinin bu konuda yapabileceği çok bir şey yok, özgür bir sitede polis tahakkümü estiremezler ama biz okuyucular da uyanık olalım lütfen..
10.12.2006

Bu kitap içeriği bakımından bir kaç açıdan özel önem taşıyor:

1) Amerikan yahudi lobisinin Truman'ın 1948 kampanyasında finansal destekte bulunarak kritik rol oynayacak kadar ta o tarihlerde Amerikan siyasetinde etkin oluşu (bu İsrail'in kuruluşunun ilanından 11 dakika sonra ABD tarafından tanınmasını açıklamaya yeter), Kennedy'nin seçimi yahudi oyları sayesinde kazandığı itirafı (yahudilerden aldığı oy oranı kendi mezhebi olan katoliklerden aldığı oy oranından yüksekmiş) ve Lyndon Johnson'ın tam bir yahudi dostu oluşu (geçmişi ve kişilik yapısı düşünülürse bu şaşırtıcıdır) ki her ne kadar daha yüzyılın başında Tammany Hall'da etkin olup Demokrat Parti içerisinde bir düzeyde çevre kazanmışlarsa da Amerikan senatosunun % 10'unun yahudi senatörlerden oluşması, yahudilerin Amerikan bürokrasisinde çok etkin görevler yürütmesi vs. son 30 yılda gelişmiş bir durumdur.

2) İsrail'in kuruluşunun hemen ardından nükleer güce sahip olmak için Ben Gurion'un iradesiyle çalışmalara başlaması, Fransa'dan teknik destek alarak ve gizli yollarla ağır su temin ederek Dimona reaktörünü daha 1970'lerin başında nükleer bomba üretecek hale getirebilmesi.

3) SSCB'nin anti-İsrail tutumunun açıkca ortaya konuşu, İsrail-Amerikan ilişkilerinin teknolojik ve istihbarat bilgi paylaşımından etkilenişi. Çok insanın ABD'nin İsrail'in kuklası olduğunu düşünmek hoşuna gidiyor ama resmi bu kadar basite indirgemek yanılsamalara sebep olmakta.

Kitapta beni etkileyen bir anekdot oldu: Kissinger bir konuda yardımını isteyen Golda Meir'e kendisinin önce bir Amerikalı sonra da yahudi olduğunu söyleyince Golda Meir; "biz İsrail'de sağdan sola okuruz oğlum" demiş.
09.12.2006

Kitabın içerisinde takdir etmediğim şeyler var ama çok emek verilmiş ve konusunda kaynak sayılabilecek bir çalışma olmuş, faydalanmadığımı da söyleyemem. İçerdiği metinler de özenli seçilmiş ve bu kapsam ve hedefteki bir kitabı kuru bir kitap okumaktan çıkarmış. Yazarı emeğinden ötürü tebrik ederim. Kitapta tespit ettiğim bazı hataları aşağıda bulacaksınız:

1) Bu kitapta yeralmasını oldukça yadırgadığım, benim gözümde kitabın değerini ve başarısını azaltan bazı şeyler var. 105. sayfada mübarek isimlerle yazılmış insan yüzü şeklinde bir hatta yer verilmiş; ne tür bir insan böyle bir hat yazmaya cesaret eder, bu kişinin Allah’tan korkusu yok mu ve yazar nasıl olur da tasavvuf ve tarikatlar hakkında bir esere bunu koyar hayret etmemek mümkün değil. 157. sayfada ise Şah İsmail’in bir şiirine yer verilmiş, bu eserin başında “Osmanlılarda” lafzı var; böyle bir eserde Şah İsmail’in işi ne? Dedeleri bir zamanlar Sünni tarikat şeyhleriydi ama sonra Şiiliğe döndüler, Şah İsmail’in tasavvuf ve tarikatla ne ilgisi var, onun olsa olsa “sapkın akımlar” diye bir kitapta yeri olabilir. 29. sayfada M. Watt adında bir gayrımüslimin “Sufi Hareket” adlı bir yazısına yer verilmiş; bu yazıda hadislerin ekseriya süpheli olduğu gibi bir laf var, Massignon’un Kuşeyri’nin sentezini yetersiz bulduğu yazıyor, Bayezid’in zahidane uygulamalarının belki Hindistan’dan alındığı ifadesine yer verilmiş ve daha neler… İslam dini ve tasavvuf hakkında gayrımüslimlerin küfür ve saygısızlık dolu fikirlerine bu kitapta neden yer verme ihtiyacı duyulmuş? Kitap bu saydıklarıma yer vererek kendisini ne olduğu anlaşılmaz bir konuma itmiş; tasavvuf ve tarikatler hakkında bir kitapta böyle şeyleri görmeyi asla istemem. Ha, “yabancıların gözünden..” , “sapkın akımlar..” vs. özel başlıklarla çalışmalar yapılır o ayrı ama bu isimde bir kitapta bunlar olmamalıydı.

2) 33. sayfada Ömer Halveti’nin vefat tarihi 1350, 88. sayfada 1397 olarak verilmiş. Benim bildiğim 1349’dur. 211. sayfada Kadızadelilerin Köprülü zamanında Kıbrıs sürgünü için 1077/1666 tarihi verilmiş, oysa doğrusu 1656’dır, gerek sürülenlerin başı Üstüvani Efendi gerekse Köprülü Mehmed Paşa 1661’de vefat etmişlerdir. 306. sayfada Mehmed Murad Efendi’nin Mesnevihanesi’nin açılışında sultan Abdülaziz’in bulunduğu yazılmış; oysa kitapta Mehmed Murad Efendi’nin 1848’de vefat ettiği yazıyor, o tarihteyse Abdülaziz henüz 18 yaşında bir şehzadeydi. Dolayısıyla bu bilgi doğru olamaz, belki açılışta sultan Abdülmecid bulunmuştur.

3) 178. sayfada Koçi beyin 4. Murad ve Sultan İbrahim’e sunduğu meşhur “Risale”den sözedilmiş. Bu risaleler birbirinden farklıdır, asıl meşhur olan ilkidir ve ikincisinin metni hiç yayınlanmış mı onu da bilmiyorum. Pek sanmıyorum ama acaba yazarın kaynak aldığı Zuhuri Danışman ikinciyi de bulup beraber mi yayınladı? Her durumda bir değil iki ayrı risale sözkonusudur.

4) Osmanlı devletinin son yüzyılındaki etki ve önemine binaen Nakşıbendi tarikatının Halidiyye koluna kitapta çok daha geniş yer verilmesi gerekirdi, bu önemli bir eksiklik.

5) 284. sayfada Halid Bağdadi denmiş, Halid-i Bağdadi olmalıydı. Arka kapağın ilk paragrafında “ile olan yakın ilgisi” ifadesi doğru değildir, “ilişkisi” veya “’na olan yakın ilgisi” olmalı.
07.12.2006

Bir zamanlar Osmanlı Devletinde en yaygın tarikat olan Halvetilik hakkında ne yazık ki zamanımızda fazla kitap basılmıyor, Abdülehad-ı Nuri Hz.lerinin (Rh.A.) hulefasından Mehmed Nazmi Efendi’nin (Rh.A.) yazdığı bu eser ağırlıklı olarak şeyhi ve ondan önceki meşayihin menakıbından oluşuyor ve bahsettiğim boşluğu kapatması ve sadeleştirilmeden (dili ağır sayılmaz) yayınlanmış olması açısından büyük değer taşıyor. Kitabın özellikle meczubların menakıbından bahseden kısmı olağanüstü diyebilirim. Tarih kitaplarına geçmiş Kadızade-Sivasi tartışmasına da yer verilmiş. Kitabın giriş kısmı eseri yayına hazırlayan Prof. Dr. Osman Türer’in tasavvuf, Mehmet Nazmi Efendi, bu ve diğer eserleri hakkında bilgi verdiği yaklaşık 240 sayfayı kapsayan bir bilgilendirme mahiyetinde; bu kısımda tespit ettiğim hataları aşağıdaki websitesinde bulacaksınız. Bu hataları bir tarafa bırakarak sayın Türer ve yayınevine bu eserden ötürü okur olarak gönülden tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum, bu tür eserlerin devamını diliyorum. Allah bizleri bu yüce meşayihin şefaatlerine nail eylesin.
www.angelfire.com/indie/hediyyetulihvan