Kitapta ana konu olarak yataktan kalkmaya bile üşenen, aşırı tembel bir çocukla tanışan ortaokul-lise çağındaki bir kızın, çocuğu bu durumdan kurtarmak için yapmaya çalıştıkları anlatılıyor. Arka planda ise çocukların büyürken ailelerinin çocuklarına karşı davranış biçimlerinden ne kadar kolay etkilendikleri, ailelerin çocuklarının iyiliğini düşünerek yaptıkları ve söyledikleri birçok şeyin aslında çocukların gelişiminde ne kadar büyük yaralar açtığı ve sorunlar yarattığı ağırlıklı olarak mizahi bir dille anlatılıyor.
Yazar, her bölümde bir deyim veya atasözünü de hikayenin akışı içinde açıklayıp anlatıyor.
Kitapta özellikle çocukların hangi yaşta olursa olsun; sadece okul ve sınavlarla ilgilenip sosyal (gerçek) hayattan uzak kalmalarına sebep olan ailelerin bu konuda yaptıkları yanlışlar eleştiriliyor.
Hem çocukların hem de yetişkinlerin okuyabileceği, çocuk-ebeveyn iletişimi konusunda faydalı olabilecek bir kitap.
"Bence bütün çocukların odası benimki gibi olmalıydı. Dağınık oda, içinde oyun oynanmış oda demekti. Sayfaları kıvrılmış kitap, okunmuş kitap demekti. Patlak futbol topu, oynanmış futbol topu demekti. Saçları taranmaktan kopmuş ve azalmış oyuncak bebek, oynanmış bebek demekti." (s.9)
"Ders çalışmaya gitmeden önce ders çalışmak ve ders çalıştıktan sonra eve gelip tekrar ders çalışmak en sevdiğim hobilerim arasındaydı." (s.38)